Gıdada tağşiş yani sahtecilik konusu çok uzun süredir Türkiye’de tartışılan bir konu. Çoğumuz Uğur Dündar’ın TRT’de olduğu 80’li yıllarda yaptığı haberlerden de hatırlarız. Konu medyada sık sık gündeme gelir.

Son örneklerden biri Hürriyet gazetesinin birkaç haftadır gündeme getirdiği lokantalardaki sahte ürünlerdir mesela. Lohusa şerbetiyle yapılan dönerler, bezelyeli baklavalar vs. Ayrıca yakın zamanda kışlalarda Mehmetçikler’e yedirilen at kavurmaları da hala akıllarda. Ama bu tip işlerde devlet yeterli önlemi bir türlü almadığı için hep vatandaş yedikten sonra konu ortaya çıkar.

Dünya’dan Ali Ekber Yıldırım da çarpıcı bir örneği gündeme getirmiş. Anladığımız kadarıyla tağşiş sektörü epey yol almış.

Yıldırım, gıda sahtekarlarının bir gram bile süt kullanmadan 20 ton margarin yağla 45 ton peynir üretip piyasaya sürdüklerinden bahsediyor. Normalde 1 kilogram peynir için 10 kilogram süt kullanımı gerektiği düşünülürse tağşişçilerin kendileri adına büyük bir inovasyon gerçekleştirdiği de düşünülebilir. Tabii konu sağlık olunca bu verimlilik artışını ancak ironi olarak kabul etmek gerekli.

Yıldırım’ın verdiği bilgileri kendisine aktaran Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Yönetim Kurulu Üyesi Cemal Torun.

Yıldırım, Torun’un bu konuda yıllardır elindeki somut belgelerle yetkilileri uyardığını ve önlem alınmasını istediğini kaydetmiş ve işadamının ‘Peynirde hileyi önlersek, Türkiye’nin çiğ sütte sorunu kalmaz, çiftçi de tüketici de, devlet de kazanır’ sözlerini yazsına aktarıyor.

Yazar şunları söylüyor: ‘Bu işi yapanlar çok uyanık. Nerenin peyniri meşhursa onu taklit ediyorlar. Erzincan tulumu, Siverek peyniri, Bergama tulumu, İzmir Tulumu adıyla pazarlama yapıyorlar.

Halbuki hepsi aynı peynir. Bunlar 20 ton margarinden 45 ton peynir üretiyorlar. Bir gram süt kullanmıyorlar. Margarinin kuru madde oranı yüzde 90. Su katılarak çoğaltıyorlar. İçine nişasta, iade peynir koyarak hiç süt katılmadan peyniri imal ederek satıyorlar.’

Yıldırım özet olarak hileli peynir üretiminin durdurulması halinde üreticiye, tüketiciye, işini doğru yapan imalatçıya, devlete zararın engelleneceğini ifade ediyor. ‘Türkiye’nin buzağı maması adı altında süt tozu ithalatı yapmasına gerek kalmayacak. Üretici sütüne daha kolay pazar bulacak. Tüketici güvenilir ürün tüketecek. Devlet vergi kaybına uğramayacak. Bu kadar yarar sağlayacak bir konuda neden önlem alınmıyor? Çünkü, tarım önemsenmiyor’ diyor.