Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

Abartmıyorum, Otel –çoook- komik bir yerdir

Abartmıyorum, Otel –çoook- komik bir yerdir
28.12.2014
1.155
A+
A-

Otellerde çalışanların büyük bir bölümü dışarıda ‘sivil’ hayatlarındaki kişiliklerinden çok farklı davranırlar mesai boyunca.

 

Kendisini, Askere Alma Dairesi gibi konumlandıran Yüksek İnsan Kaynakları makamının kaleme aldığı Görev Tanımları bu insanların üzerinde bir kaç beden bol elbise gibi durur.

 

İnanmazsanız çok iyi Türkçe bilen bir Avrupalı’nın Antalya otellerinden birisinde yaşadığı tatil deneyimini okuyun, ne demek istediğimi anlarsınız.

 

Sahi, Türkçe bilen bir Avrupalı’nın Antalya’da tatil deneyimi nasıl olurdu?

 

O anlatsın, siz okuyun lütfen…

 

Benim için en güzel tatil zamanı Eylül ayıdır. Otellerin yaz sıcağında yaşadığı harala gürele bitmiştir. Çalışanlar da yazın misafirlerin şarj ettiği stres depolarını Eylül’de boşaltmaya başlarlar. Eylül müşterisi sakin, klas ve cömerttir.

 

Her yıl yaptığım gibi bu Ağustos ayında da sekreterime Antalya’dan iyi bir beş yıldızlı otelde rezervasyon yaptırmasını istedim. Tercihim Her şey dahil. Çok sağlıklı bir tatil konsepti olmasa da insanı cüzdanda para arama derdinden kurtarıyor.

 

Güzel bir uçak yolculuğu ve Antalya’dayım.

 

Antalya’daki tatil otellerinin girişinde hiyerarşik bir sıralama var. İlk sırayı devasa acente otobüsleri ile gelenler kapmış. Onlar güvenlik kapısından sorgusuz sualsiz geçiyor. Taksi ile gelmeyi tercih edenler bir numaralı şüpheli muamelesi görüyor. İşlerin nereye varacağını, beni otelin kapısına silkeleyip kaçan taksicinin arkamdan ” Hadi Allah kurtarsın” dediğini duyduğumda biraz anlar gibi oldum, ama önemsemedim.

Kapıdaki üniformalı görevli o an kendisini CIA kamplarında Talibancı sorgulayan ajan sanıyor olmalı. Şanslı iseniz üniformalı birkaç yabancı dilden ezberlenmiş sözcüklerle sizi 10-15 dakika sorguya çeker ve giyim, duruş, tarz ve konuşmanızdan sizin bu Ulu tesiste tatil yapmaya layık birisi olduğunuza ikna olursa geçmenize izin verir.

 

Akdeniz otellerinin girişinde, insan kendisini AB kapısında bekletilip duran Türkiye gibi hisseder.

 

Ben biraz zorlandım. 30 dakikam bu sorguda harcandı. Rezervasyon formu, bavulum, üzerimdeki tatil kıyafeti yeterli olmadı. Sonunda kimlik kartımı alarak bana bir ziyaretçi kartı verdi ve içeri girebildim.

 

İkinci yarım saatim de resepsiyoniste rezervasyonum olduğunu, formda yazan kişinin ben olduğumu kanıtlamaya çalışmakla geçti. Aslında bu iki bekleme süresi işin alıştırma aşamasıymış. ‘Kısa bir süre’ lobide beklememi ‘emreden’ resepsiyon görevlisi birkaç dakika içinde beni unuttu bile. Seri üretim yapan bir fabrika tezgahındaki montaj görevlisi misali, uzun kuyrukta bekleyen diğer ürünlere, pardon, müşterilere yöneldi.

 

Yaklaşık olarak 1.5 saatim de, bana verdikleri odanın müşterisinin odayı boşaltması ve temizliğin tamamlanmasını beklemekle geçti. Tekrar resepsiyona ‘emredildim’

 

Önüme bir registration kartı uzatıldı. İstenilen bilgiler aşağıdaki gibiydi;

 

Adım Soyadım-Ev adresim-Şirketimin adı, adresi, telefon numaraları,fax numarası,email adresi- tarih- doğum yerim ve tarihim,medeni durumum-ödeme şekli

 

Resepsiyonist kartımı okudu. Bir belboy çağırdı. Anahtarım, valizim ve ben belboyun rotasını izlemeye başladık. Asansörler, koridorlar ve benzer duvarlardan bir ara dev bir plazaya geldiğim hissine kapıldım. Hangi katta olduğumuzu bile fark edememiştim. Sürümden kazanma taktiği ile çalışan ve bu nedenle her müşteriyi odasına koşturan belboyun hızına yetişmek için zorlandım birazcık.

 

Koştururken, bir yandan da resepsiyondaki registration kart sınavını düşünüyordum.
Otel sizin her türlü kişisel bilginizin deşifre edildiği yerdir.

 

Bütün bu bilgileri neden onlarla paylaşmak zorundayım acaba?

 

Bir dahaki tatilime çıkmadan önce bir kart hazırlayıp resepsiyona vardığımda resepsiyonistten bunları cevaplamasını isteyeceğim.

 

Yerleşim, kat ve oda numarası- Pencere sayısı-manzara-yatağımın ölçüleri-duvarların rengi-mobilyaların modeli-Dolaplardaki çekmece sayısı-Balkonun alanı-perdelerin rengi, armatürlerin modeli ve markası- resepsiyonistin adı adresi ve telefon numarası (lütfen okunaklı )

Bavulları koymak için kullanılan raf Dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da kapının hemen yanında. Mimarlar müşterilerin dizkapaklarının sağlamlığını denemek istiyor olmalılar. Her zaman olduğu gibi burada da dizimi çarptım. Bu rafa valizlerinizi koyduğunuzda yatağın olduğu bölüme geçmek olanaksızlaşır.

 

Tuvalet kapısı kapalı idi. Düşündüm.

 

Otel, odanızda daima bir ya da birkaç kapalı kapı ile karşılaşabileceğiniz ve arkasını merak edeceğiniz esrarlı bir yerdir.

 

Dizinizi vurduğunuz raf köşesi sizi hem bu esrarı merak etmeye hem de otel bütününde yaşayabileceğiniz olumsuzluklara karşı koşullanmaya iter. Bu refleks saniyeliktir. Sizi tatilin geri kalan kısmında ya hoş sürprizler ya da aksilikler karşılayacaktır.

 

Oteller gerçekte özerk alanlardır.

 

Kapıdan içeri girdiğinizde farklı bir dil,farklı bir kültür,farklı kurallar ve farklı roller ile karşılaşırsınız. Havlu dağıtım noktasındaki görevli evde muhtemelen eşinden ödü kopan bir kılıbıktır. Otel müşterileri havlu almak için kulübe önünde dizildiklerinde bakışlarından ve hareketlerinden kendisini acemi birliğinde manga komutanı gibi görmekte olduğunu fark edebilirsiniz. Sırayı kontrol eder,herkese hükümran bakışlar fırlatır. Az sonra başlayacaktır;

 

Yat ! Kalk ! Çök ! Sürün ! Sağdan sayyy !

Velev ki o sırada Otel Müdürü kulübenin önünden geçiyor olsun;

Komutan sağda…Dikkayttt !

 

Türkçe biliyorsanız. Tipik bir Avrupa’lı fiziğine sahipseniz. Otel görevlileri sizin Türkçe bildiğinizi bilmiyorsa bilardo masasında bir şaşkınlık bandına bir öfke bandına çarpan bilardo topuna dönüşmemeniz olanaksızdır.

– I want one towel please

– Towel ne la? Ne diyo bu?

– Towel please…One towel..

– Haaa..Havlu diyomuş lan…No..No..Towel no..

– Why? I am a hotel guest..One towel for the beach.

– La olum get akşamın bu vaktında havlu mu galır leyn..

– Türkçe güzel bir dildir. Çok çabalıyor musunuz bu kötü aksan için?

– Vayyyy..Yandık!!!

 

Bütün yemeklerde kullanılan baharat ve tuz yüzünden susamışsınızdır. Etrafta size bir bardak ya da bir şişe su getirecek bir servis elemanı ararsınız. Hemen iki adım ötede iki garson dikilmekte,müşteri masalarını kontrol etmesi gereken gözleri sıcak büfesindeki mini etekli Rus kadının bacaklarına kilitlidir. Savaş uçaklarına kilitlenen yerden havaya füzeler misali.

 

– Abi bu ne ya.? Bunlar bacak mı, sütun mu?

– Abi Tanrı neden Kuzey yarımküreye bu kadar iltimas geçiyor ya..

– Karadeniz’den in aşağıya rezalet..

– Genç Baylar ! Bütün yorumlarınıza ben de katılıyorum. Onlara Dünya hayran. Bu harika hanım görüş mesafenizin dışına çıktığında biriniz bana bir şişe su getirebilir mi lütfen?

– Nasıl yani?.. Türkçe biliyormuş lan..Tühh.

 

Otel genç insanların göz banyosu yapmayı kendilerinde doğal hak gördüğü bir yerdir.

 

Otele gelen güzel kadınlar otel çalışanlarına mutlaka pas vermelidir. Yüksek işe alım prosedürlerini aşıp bu cennete gelen her çalışan Rus güzelleri karşısında kendisini Richard Gere – Brad Pitt arası bir fiziğe sahip görür.

 

Güzel bir Türk atasözü vardır,cuk oturur bu determinist beklentiye; Misafir umduğunu değil,bulduğunu yer.

 

Evinizde kapı çalındığında kapıyı açıp açmamak sizin o andaki havanıza bağlıdır. İster açarsınız, ister açmazsınız ve bunun için kimse sizi suçlayamaz. Kapınız çalındığında kim olduğunu sormak ve bir katil, manyak, dilenci, gereksiz bir misafir olmadığına kanaat getirdikten sonra kapıyı açmak en doğal hakkınızdır. Bu hak yasalarla koruma altındadır.

 

Otelde kapı size ait değildir.

Sizin sözünüz geçmez. Bir kat görevlisi kapıyı çaldığında

içeriden gelen ‘ who is that?’ sorusu kadar manasız bir cümle yoktur onun için. Otellerin kat görevlilerinde hayli gelişmiş bir baskın yeteneği vardır. Tak tak sonrasındaki ilk saniyede kendinizi en olmadık bir durumda kat görevlisi tarafından gözleniyor bulabilirsiniz. Otelde kapı vurulması ile evinizdeki kapı vurulması arasında böylesine trajik farklılıklar vardır. Tedbirli olmanızda yarar var. Kat görevlisi tarafından klozette tünemiş halde yakalanmanız, tatilin sonuna kadar Otelin her yerinde arkanızdan size gülüyorlarmış gibi bir his yaşatır.

 

– Tak ! Tak ! Tak !

– Who is that?..

– Aneyy…Gız herif odadaymış ya..

– Sorry.I am shaving…

– Gız bu resepsonun gözü körolmasın…Herif odadaymış.

– Mesai arkadaşlarınız için kötü konuşmak hoş değil. Bir eksik bilgilenme olmalı.

– Aneyyy..Gız bu herif Türkçe gonuşuyo..

– Ayrıca herif sözcüğü bir hanımefendinin ağzında hiç estetik durmuyor.

 

Otelde Türkçe konuşan yabancı bir tatilcinin olması kat görevlisi için Yecüc Mecüc kadar korkutucudur.

 

Otelde ya Türkçe bilmeyen yabancılar ya da Türkler konaklar.

 

Biraz kızma hakkınızı kullanırsınız. Tatilin geri kalan kısmında tuvalette yakalanma riskini en aza indirme adına.

 

– Kapıyı vurdunuz ama benim ‘gir’ dememi beklemediniz.

– Ben kapıyı çaldım,öyle girdim. Siz bana içerde ‘ kim o?’ dediniz.

– Tamam..Şimdi gördünüz ben içerdeyim. Sonra gelin .

– Gelmişken yatağınızı düzelteyim bari..

– Hayır.Daha sonra lütfen.

– Ama saat dörtte şift bitiyor. Odanız kirli kalır.

– O da Otel Yönetiminin sorunu. Bana her gece temiz bir oda vermek zorundalar.

– Siz bilirsiniz. Ben kaçtım!!!

 

Dedim ya;

 

Otel özerk bir yerdir. Kendi kuralları vardır. İçeri girince o kurallara tabi olmayı kabullenmiş sayılırsınız. Otel çalışanları ile tartışmaya girmeyin. Çözümün bir parçası olmak gibi bir gelenek yoktur. Her tartıştığınız kişi kendi haklılığını kanıtlayacak savunmalar geliştirir ve ısrarcı olur.

Haklı olmak Otele nasıl bir katkı sağlayacaksa?

YORUMLAR

  1. kamil dedi ki:

    Bu anlatılan olumsuzluklar, inanın MENGEN de yaşanmıyor.Hangi otele gitseniz , kendinizi bir arkadaşınızın evinde misafirlikte sanırsınız.