Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

Hayat bir sınavdır…

Hayat bir sınavdır…
14.06.2014
675
A+
A-

 

1998 Mayıs ayı. O zamanlar bakkal dükkanımız var. Zaten yapı olarak basık bir yerimiz vardı. Yazılarımı kalem ile yazıp faks ile gönderdiğim, ömrün üçte birinin geçtiği yerin müdavimleri arasındaydı sular.
Biraz yağdığı zaman kapı komşum Hüseyin abi ile ellerimizde fırçalar, kum çuvalları savunmaya geçerdik. Ama 98 yılının mayıs ayı bir başkaydı. Seyretmekten başka bir şey gelmemişti elimizden. Köprüler, yollar bir yer kalmamıştı. Neyseki yinede ucuz atlatmıştık. O seneden sonra dükan da bulunan alt rafları iptal ederek iyi, kötü bir çözüm bulmuştum. 2005 yılında veda ettik o fakirhaneye. Yaşamın rüzgarı bu sefer buralara doğru savurdu bizi.
Zaten rüzgarın önünde durulmadığını anlamama yeten zamanlardı o zamanlar. İşte o zamandan sonra derelerde ıslah çalışması yapıldı. Köprübaşı barajı inşa edildi. Aradan 16 sene geçti. Arada yaşadığımız depremler vardı. Ve aylardır aralıklarla yağan, son günlerde sürekli hale gelen yağmurlarla yatıp, kalkmaya başladık. Ve yıllar öncesi yaşadığımız korkular hortladı. Ha bugün, ha yarın derken takvimler 06-haziran-2014, saatler 21.15 i gösterirken, dereler kabardı, yağmurlar sel olup akmaya başladı.
Daha önce yaşadığımız için, elimizden geldiğince olgun ve sakin davranarak, sadece dua edebildik. Şükür can kaybımız yok. Soma’da yaşanan vahim olayın üzerinden çok geçmedi. Yaşamın içinde ne kadar güzellik var ise, o kadarda zorluk ve meşakkat var. Kömür ocaklarında yaşanan ibret vakalarına da uzak değiliz.
Mengen ilçemizin Gökçesu Beldesi’nde bulunan ocaklarda meydana gelen kazalardan sonra olay yerlerinde yaşanan atmosferin havasını yakınen soluduk.

Yıllar önce bir köşe yazımızın başlığıda “CEHENNEMİ HİSSETMEK” idi. Ve yaşanan her olaydan sonra alınması gereken dersleri almıyoruz maalesef. Binlerce insanımız çeşitli afetlerde hayatını kaybediyor, kısa bir zaman sonra unutup gidiyoruz. Takii yenisi yaşanana kadar. Artık dizlerimizi de dövmüyoruz. Alışkanlık ve rutin bir hal aldığı için bu tür olaylar, sıradan bir hadise gibi, birkaç gün salkım sümük oluyoruz o kadar. Sonrada kusuru olanları aklamak gibi ulvi vazifelere soyunuyoruz. Gelen Allah’tan deyip, nereye gittiği belli olmayan yardım kampanyalarıyla göz boyayarak ortamı yumuşatıveriyoruz.
Mesela bu son sel felaketimiz. Can kaybımız, yaralanma yok çok şükür. Gündüz olsa çoluk, çocuk sokakta olsa. Daha fazla acı yaşar mıydık acaba demeden edemiyor insan. Bunun yanında neden böyle oluyor, şu ya da şöyle olsa dediklerimiz var elbet.
Onlardan birkaç tanesine değinelim. Çok Programlı Mengen Lisesi yapıldı. Yeni bina. Dere yatağına yakın. Hayırsever bir işadamımız Ahmet Kahraman’ın eseri. Ona değil sözümüz. Bu kadar hayır yapan bir insan orasından çal, burasından çal demez herhalde. Ödeyeceği parayı bilir o kadar. Kim yaptıysa onadır sözümüz. Koca okulun kanalizasyonunu nereye bağladınız?.. Foseptik çukura mı.?..
Zemin kat niçin sularla doldu. Drenaj ve tahliye düzeneği ne haldedir acaba?.. Bu okul buraya yapılırken devletimiz yüzlerce öğrencinin okuduğu yerleşkenin yanındaki dere’ye istinat duvarı niçin yapmaz?.. Şehir merkezimiz. Hep yazdık. Gelen Belediye, giden Belediyenin bıraktığı yolun üstüne, ya mucur, ya parke, ya da sıcak asfalt ile devamlı kaçak kat çıkar gibi takviye yaparak yol yaptıklarını zanneder.
İşyerleri, kaldırımların seviyesinin altına düştü. Ondan sonrada su bastı diye, inleyen nağmeleri söyle. Kazıyın şu yolu, indirin seviyesini, bir kere yapın tam yapın. Kaldırımlar eşya dolu. Önleri araç dolu. Yıllardır bu böyle. Minibüs yazıhaneleri yıllardır niçin şehir merkezindedir ki.
Bu terminal süs için mi yapıldı. Buradan kalkar araçlar, şehir merkezinden bir güzergah belirlenir, toplaya toplaya devam eder yoluna. Onlarca minibüsünde şehir içini işgal etmesi önlenmiş olur. Diğerlerine de sonra bakılır. Bir yerden başlamak lazım.
Herkesin sadece kendi rahatını değil, toplumunda haklarını gözetmenin bilincinde olmasını ümit ediyorum. Ve hayatın bir sınav olduğunu, yaşananlardan ders alınması gerektiğini hatırlatarak, ülkemiz ve ilçemize geçmiş olsun diyorum. Yüzünüzden gülücükler, yüreğinizden sevgiler eksik olmasın. Sevgiyle kalın.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.