Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

Kötü taklit adamı rezil eder

Kötü taklit adamı rezil eder
08.02.2014
816
A+
A-

Her yılın Şubat ayında başlayan ve 4 gün süren Doha yemek festivali geçen senelere nazaran bu yıl daha da göz alıcı hale gelmişti. Oteller ve restaurantlar festival boyunca ziyarteçilerin dikkatini çekmek için yarış halindeydiler. Bizlerde Doha da yaşayan gastronomi sektörünün temsilcileri olarak festivale iştirak ettik ve olan biteni gözlemlemeye çalıştık.İlk dikkatimizi çeken lezzet İntercontinental otelinin bünyesinde bulunan Belgium Cafe `yi temsilen sundukları “frikandel” sosisleriydi.Lezzet olarak gayet zengin ve aperatif olarak yenilebilecek bu sosislere curryworst de deniliyormuş ve orjinal olarak papates kızartması ile servis ediyorlar. İkinci olarak Oryx Ronata nin mutfak şefinin sunduğu “sous vide” tekniğiyle pişirilmiş yumuşacık ahtapot ve yanında verdikleri limon otu sos bizden tam not aldı.Yanyana dizilmiş küçük yemek kulübelerinde Asya, ortadoğu ülkeleri, Avrupa, Güney Amerika ve daha saymadığımız birçok ülkenin lezzetli yemekleri hünerli şefler tarafından tanıtım amaçlı ve cüzzi miktarda ücret alınarak ziyaretçilere sunuluyordu.Birden kulağımıza tanıdık bir müzik sesi geldi. O da ne! Patlamış bir hoperlörden gelen kulak tırmalayıcı ve yemek ortamına uygun olmayan bu müzik sanatçımız Güllü ye aitti. Güllü hanımın güzel sesine hiç bir sözümüz sadece müzik çaların ve hoperlörün azizliğine uğramıştı. Daha da kötüsü dönere benzetmeye çalıştıkları ve başındaki Hindistanlı aşçı tarafından düzgün kesilmediği anlaşılan bu et görüntüsü bize inşallah burası Türklere ait değildir dedirtti.Birkaç dakikalık incelemeden sonra “İskender Kebab” adlı bu restaurant standının bir Lübnanlı yatırımcıya ait olduğunu öğrendik.İşletmenin bir Türke ait olmaması tabiki bizi sevindirmedi çünkü Türk mutfağı ve kültürü Türk olmayan birileri tarafından düzgün temsil edilmiyordu.Anlaşılan bu Lübnanlı yatırımcı kardeşimiz Türkiye`ye gelmiş meşhur İskender kebab`ımızdan yemiş ve bunu ben nerede yapsam tutar birde arakadanTürk müziği patlatırsam tam orjinal olur diye düşünmüş ve baltayı taşa vurmuştu. Memleket sınırları dışında oluşturulan bu konsept ne kültürümüzü ne müziğimizi nede damak zevkimizi yansıtıyordu.Birden aklıma Türkiyedeki bazı Fransız, Italyan ,Meksika,Japon gibi yabancı ülke mutfaklarının durumu geldi.”Acaba onlarda bize aynı gözlemi bakıyor”? diye düşünmeden edemedim.
Sağlıcakla Kalın
A.Baran Yucel

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.