Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

Otel komik bir yerdir

Otel komik bir yerdir
26.12.2014
852
A+
A-

Bu komik yazıyı 2007 yılında yazmışım. Şöyle bir baktım, bir arpa boyu gelişme olmamış.

O yıllarda, Rus turistlerin Antalya’da yaşadığı tacizleri anlatmak adına yarı şaka, yarı ciddi bir senaryo yaratmış ve okur ile paylaşmıştım.

Azıcık sağına soluna dokundum, değiştirdim..

Ama özü aynı kaldı… Bakın bakalım, bu konuda ne kadar değişmişiz?

Rus kız annesinin hediye ettiği Antalya tatilini bitirmiş, dönüşe hazırlanıyor..

Mami,

Tatil hediyen için teşekkürler.

Bugün Antalya’da son günüm. Yarın sabah uçağa biniyorum. Akşam evdeyim.

İlk günden başlayan sürprizler beni şaşırttı ve gidip bir defter bir de kalem aldım. Bunları yazmalıydım Mami, beraber çok güleceğiz.

Birinci gün

Uçak Akdeniz’in muhteşem mavisinin üzerinden kuğu gibi süzülerek bizi Havaalanına indirdi.

Denize varana kadar bir süre Kentin üstünden uçtuk. Aşağıya baktığımda pek anlatıldığı kadar ilginç bir manzara yoktu. Kibrit kutularını büyütüp apartman niyetine dikmişler gökyüzüne doğru.

Dünyanın en pahalı kumaşından en başarısız elbiseyi dikmişler.

Pasaport işlemlerimizden sonra çıktığımız kapıdan rehberimiz bizi aldı, otobüslerimize bindik.

Galiba biraz yorgun ve yaptığı işten sıkılmış olmalı.

Hoş geldiniz girişinden sonra bize ilk ‘komutu’ konaklayacağımız otelin içindeki dükkanlardan alış veriş yapmayı yasaklamak oldu. Hamam, market, halı, kilim, deri, kuyum, hepsi yasak…Tu kaka idi..

Balkan kırması tuhaf Rusçalı rehber bizi Gulag toplama kamplarına sürgüne gönderilmiş komünist rejim düşmanı suçlular sandı galiba..

Kendisini de Gulag toplama kamplarında gardiyan..

Kent hakkında anlattıklarından Antalya’nın suç, taciz, kazıklama cenneti olduğu sonucuna vardım. Korktum.

Oteldeki bütün dükkanların ahlaksız, kazıkçı, tacizci Türkler tarafından işletildiğini de eklemeden duramadı garip. Abarttıkça dozunu kaçırdı işin. Hamam ve saunada aids dahil her bela varmış.

İşin tuhaf tarafı, otele yerleştikten sonra meraktan hemen hamama indim. Her ihtimale karşı yanıma ıslak mendilimi almayı unutmadım. Ola ki bir yere dokunurum, hemen ellerimi silmek için. Hamamın kapısında beni karşılayan çocuk da rehberden aşağı kalmadı. Rehberin götüreceği hamamlarda tecavüz, bakteri, virüs her melanet varmış.

Türklerde çok enteresan bir rekabet anlayışı var Mami

Sıcak bir havada zor bir tur ve otele vardık. Hemen odama çıkmak ve duş aldıktan sonra kendimi Akdeniz’in sularına atmak için sabırsızlanıyorum.

Anahtarlarımızı vermek için lobide bir köşeye bekletiyorlar bizi. Rehberimiz resepsiyondakilerle konuşuyor. Ya da biz konuştuklarını sanacak kadar safız. Zira az sonra o mırıltılar hırıltılara dönüştü. Hırıltılar naralarla nöbet değiştirdi. Derken kavga patladı. Dil savaşına eller, bacaklar, tekmeler dahil oldu.

Çok şaşırmadım.

Akdeniz’lilerin her an patlamaya hazır insanlar olduğunu okumuştum bir yerlerde.

E acıktık ama…

 

 

Yarım saat geçti. Acıktığımı hissettim. Sonunda bir görevli geldi. Yüzünde mahcup bir gülümseme. İtiraf edeyim Mami, oldukça yakışıklı, uzun boylu bir Akdenizli idi. Ben gözlerine dalmış bakarken, tuhaf bir şey söyledi.

Otelin bütün odaları dolu… Bu beklenmeyen bir durummuş. Özür dilediler.

Grupta tek kişi olarak tatile gelenler bir gece için birleştirilecek. Ben de yaşlı bir kadın ile kalacağım. Ama bu dürüstçe değil. Bu ilginç haberi vermek için Oteldeki en etkileyici genç adamı seçmeleri fazlaca kurnazlık olmuş.

Yemedim…

Tuhaf Mami, biz hayır dedikçe iş pazarlığa dönüşür gibi oldu. Kendimi bir anda iki kişi arasında geçen bir açık arttırmada buldum. Spa’da bir full paket hediye, alakarte restoranda bir akşam yemeği ve bir de su sporlarında ücretsiz jetski aldım, odamı verdim.

Seneye yine tek gelip daha sıkı bir pazarlıkla Köprülü Kanyon’da bir rafting, bir yat turu falan, biraz daha fazla bir şeyler koparmayı düşünüyorum.

Odamıza çıktık. Yaşlı kadına öncelik verdim elbette. Duşunu aldı. Uçak yorgunluğunu atamamış. Hemen yattı, uyudu. Ben denize koştum.

Akşam oldu. Çok ilginç bir büfe Mami. Mutfak ekibi çok yaratıcı. Soğuklarda inanılmaz sayıda bir çeşitlilik vardı. Semizotundan yedi değişik meze yapmışlar. Yoğurtlu, sade, domates soslu, pul biberli, maydanoz ile karışık, beyaz peynirli, limon ve zeytinyağlı.

Salatalık ve domatesin bu kadar çok atraksiyonda rol alması mutfak ekibinin muhteşem yaratıcılığının kanıtı idi. Salatalık ile soğanı evermişler… Salatalık ile domatese aşk yaşatmışlar. Domates ile biber eşlerini aldatmış. Biber ile salatalık bir akşamlık kaçamak yapmışlar. Büfeden memnun olmamak tam anlamı ile bir duygusuzluk olurdu.

Gece anfitiyatroda şov varmış. Rusça konuşan adamın ne dediğini anlamadım. Kamçatka Rusçası galiba. Ama projektörlerin eciş bücüş yansıttığı yüzündeki mimikleri çok komikti.

Gece yarısı gibi hayat durdu. Odamıza gittim. Uyudum.

İkinci gün.

Sabah erken uyandım. Kısıtlı günlerimi ve gecelerimi uykuda harcayamam, değil mi Mami?

Büfe yine harika…

Mutfak ekibi sanatı abartmış. Bir gastronomi aleminde kendilerinden geçmişler. İşi iyice abartmışlar. Kocaman bir büfe,ama yarısı peynir, yarısı zeytin … Pul biber, maydanoz, kekik, nane, limon, domates, tere, bütün otları kullanarak peynir ve zeytinlerden on beş çeşit kahvaltılık yaratmışlar.

Büfenin bir bölümünde kahvaltıya bakan mutfakçı peynir, zeytin ve domates ile bir resim yapmış. Bir timsah Nil kıyısındaki kahvelerden birinde nargile tüttürüyor…

Servis elemanları nasıl doğal, nasıl rahat…

Mami, döndüğümde bana lütfen hatırlat, ‘ yavru, ilik gibi, fıstık ‘sözcüklerinin anlamlarına bakmam lazım sözlükten. Taze portakal suyu istediğimde bir garson yanındakine beni göstererek bunları söyledi. Garsonlar bana portakal suyu getirmek için yarışa girdiler sanki.

İşin tuhafı, yan masada oturan yaşlıca bir kadın bir bardak su istedi. Garsonlar aralarında bir şeyler konuştular yine. ‘ Moruk, kokona, buruşuk ‘ sözcüklerinin anlamlarını da merak ediyorum Mami.

Günün geri kalan kısmında yüzdüm. Yemek yedim. Akşam anfitiyatroda Kamçatka Rusça’sı konuşan adamın mimiklerine güldüm. Yaşlı kadınla odalarımızı ayırdılar. Odada ben kaldım. Duş aldım. uyudum.

Üçüncü gün.

Kahvaltı yine zengindi. Büfedeki zeytin, peynir bolluğuna bu kez patates eklenmişti. Birkaç çeşit patates büfeye zenginlik katmış. Küp kesilmiş patateslerin kimisinin üzeri pul biber, kimisi halka kesilmiş zeytin ile süslenmişti. Bazı patatesleri ise dilimlemişler, üzerine aydede görseli yapmışlar. İnsan bütün bu süslemeleri seyrederken kahvaltı saati bitebilir ve işgüzar bir komi gelip sizi salonun dışına sürükleyebilir…

Rehber geldi. Şehir turu varmış. İlk gün bize oteldeki bütün dükkanları kötülemesinin nedeni şimdi ortaya çıktı tabi..Şehir turunda semt pazarı gezisi, AVM temaşası, Kuyum mağazasında kazıklanma terapisi, hamam, berber deneyimi varmış. İlginç gelmedi. Denize gitmeyi tercih ettim. Yüzdüm. Öğlen ve akşam yemek yedim.

Bana portakal suyu getiren garsonun akşam beraber diskoya gitme teklifine kibarca hayır edim. Gülümsedim. Mami lütfen sözlüğü hazırla. ‘’ Tamam lan! Bana gülümsedi. Tavladım hatunu ‘’ ne demek, çözmem lazım.

Kamçatka’lı yine çok eğlenceliydi…

 

Dördüncü gün

Uyandım. Kahvaltı yaptım. Denizde yüzdüm. Yemek yedim. Öğleden sonra yine denizde yüzdüm. Akşam yemeği yedim.

Evet. Tahmin ettiğin gibi. Dilimizin bu ilginç kullanım biçimini kaçıramazdım. Kamçatka’lının şovunu kaçırmadım. Güldüm. Anfitiyatrodan çıkarken aynı garson yolumu kesti. Bara gitme teklifini zor bela savuşturdum. Odama çıktım. Yattım uyudum.

Beşinci gün.

Uyandım. Kahvaltı yaptım. Havuzda yüzdüm. Yemek yedim. Denizden dönerken yine aynı garson. Bu gece beraber türkü bara gitmek istediğini söyledi. Bana unutturma Mami. Türkü ne demek araştırmam lazım. Akşam Kamçatkalı’ya birkaç dakika baktım. Odama çıktım. Yattım uyudum.

Altıncı gün

Uyandım. Kahvaltı yaptım. Havuzda yüzdüm. Yemek yedim. Restorandan çıkarken aynı garson ertesi gün beraber yat turuna gitmeyi teklif etti. Mami Türkçe’de Hayır sözcüğü yok mu acaba?
Kamçatkalı artık fazla ilginç gelmiyordu. Odama çıktım. Yattım. Uyudum.

Yedinci gün

Uyandım. Kahvaltı yaptım. Aynı garson yine masama geldi. Bir bardak su istedim. Mami bana unutturma ‘ Aha orada su, git kendin al ‘ cümlesini de sözlükten araştıracağım. Hazırlandım. Otobüsümüz geldi. Havaalanına gittik.

Uçaktayım. Hepsi bu. Bu geziyi Türkiye’ye gitmek olarak adlandırmak mümkün mü? Emin değilim. Türkiye adına hiçbir yeri görmedim.

Biz uçağa binerken rehberin bir sözü çok güldürdü hepimizi. Ama, doğru mu şaka mı hala anlamadım. Haklı da olabilir aslında.

‘’ Bayanlar baylar size minik bir sürpriz yaptık. Türkiye yerine Yunanistan’a götürdük. Nasıl, beğendiniz mi?’’

İçime bir kurt düşmedi değil Mami.

Rehberin ilk gün verdiği bilgiler çoğumuzu korkuttu. Onlar olmadan dışarı çıkmak çok tehlikeli olurmuş.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.