Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

TEMİZDİRLER(Sinan Gökdemir)

12.04.2014
1.752
A+
A-

İlkokulda okurken, tek katlı okulumuzun giriş kısmında, tek bir oda vardı. Okul müstahdemleri rahmetli Kevser dayı ile Nazuk teyzenin odalarıydı.
Kevser dayı uzun geçecek olan kış aylarının odunlarını doğramakla geçirdi ömrünün büyük bir bölümünü.
Nazuk teyze okulumuzun Adile teyzesi gibi süt dağıtırdı kepçeyle sıcak, sıcak bizlere. Bunların doğuştan zihinsel engelli iki oğluydu Durmuş ve Osman kardeşler. Durmuş abiden alırdık köylerde yada ilçede birisi öldüğünde ilk haberi.
Nerden duyardı bilinmez. Bir nevi nai’di.(ölü habercisi) Her cenazede kasketini ters takarak en önde saf tutardı. Kendi kafasına göre mecnun misali gezer dururdu.

İlçemize hayli uzak bir köyümüzün deresinde ölü bulunmuştu.
Kardeşi Osman ağabey ise, tam tersi bütün düğünlerin değişmeziydi. Bir nevi kamber… Derler ya.! Kambersiz düğün olmaz. Aynen öyle. Kızdırırdık, severdik. Küfrederdi. Kışın ortasında kızdırdığımız için süpürge ile dükkanımın camını kırmıştı da, iki gün yüz metre uzaktan üzgün, üzgün dükkanıma ve bana bakmıştı. Fark ettiğimde gidip gönlünü alıp barışmıştık. Onun hiç suçu yoktu ki.
Pastırmaları dilimleyip, lokantacı rahmetli ağabeyim Metin Uçarı’n yanına gönderip karnını doyurturduk ara sıra. Onlar zaten her zaman kapılarını açardı bu durumdaki vatandaşlarımıza. O da, göçtü gitti bu zalim dünyadan.
Garip Osman yazar mezar taşında. Ağabeyine ise deli Durmuş derlerdi. Birde

Şaban ağabeyimiz vardı. Pazarköy tarafından. Kaldığı yeri görmek nasip olmadı. Eski bir değmende kaldığını söylerlerdi. Bir gün Pazarköyde görür şoförün birisi. Yolda kendisini geçen hiçbir araba olmamasına rağmen Mengen’e gelince havuzlu kahvenin önünde Şaban ağabeyi görünce şok olur. O da, bir başka garip insanımızdı.
Elinde sucukla fırınımıza gelir; Ceci, nasılsın dediğinde anlardık sucuğu pişireceğini. Pişirelim derdik, kabul etmezdi. Közün üstünde kendi pişirir, ekmeğini verirdik, kendisi yerdi. Karnı doyunca, bir cigara iyi olur ceci derdi. Yanına da çayı koyardık. Ondan sonra hadi bakalım ceci bizim türkü dediğimizde başlardı söylemeye…
Uzun olur gemilerin direği, yanık olur efelerin yüreği… Kafasında kasketi, ayağında çarık lastiği, üstünde yıllanmış ceketi ile yaşadığı hayatı tamamlayıp ayrıldı aramızdan. Hiç bir şey çalmadan, hiç kimseyi kırmadan, tertemiz çekip gittiler aramızdan.
Kazım ağabey hiç kimse inanmıyor ama 1944 depreminin yaşandığı yıl dünyaya gelmiş. Bugün tam 70 yaşında. Asıl mesleği terzi. Sporla da ilgilenmiş gençliğinde. Kalecilik yaparmış.
Askerlikten sonra psikolojik sorunlar yaşamış bir ağabeyimiz. Oda dağ, taş bayır demez yürür, gezer. Ne yaparsan yap eskilerinden kolay, kolay vazgeçmez. Biletini alır, parasını öder, aynı otobüs ile de döner çoğu kez. Parasını ödeyerek aldığı gazeteleri kahvehanelere bırakır.
Öyle bazıları gibi kuru ağaç dallarına mendil bağlamaz. Yine parasını ödeyip aldığı sabunları ve havluları çeşmelere bırakır, kirli olanlar yıkansın, kurulansın diye. Hani insanlarımızın yerlere attığı çöpler var ya… İşte onları bir torbaya toplar, gider çöp bidonlarına atar.
Kahvehanenin verandasında asılı bulunan yapraklı takvimin yapraklarını her gün o koparır. İki üç gün gelmediği, o yaprakların eski tarihte durmasından bellidir. Kimse koparmaz. O geldiğinde yine kendi koparır. İşte o kazım ağabeyimiz 70 yaşında.
Uzun ömürler diliyoruz. Bu insanlarla yaşamayı bilmişler ve bilirler Mengenliler. Ve de, bileceklerdir insan sevgisini. Kendisi gibi düşünen ve davranan vekilini de kucaklamayı ihmal etmez.
Çünkü Mengenlinin ve o vekilin kucakladığı insanlar ömürleri boyunca, hiç kimsenin umudunu, hiç kimsenin parasını çalmamışlardır. Temizdirler. Sözüm ona yorum yaparken, biraz daha dikkatli olmak lazım.
Birisine bidon kafalı derken, kendi kafasındaki örümcekleri görmek lazım. En tehlikelisi de budur…

Yüreğinizden sevgiler, yüzünüzden gülücükler eksik olmasın.
Sevgiyle ve temiz kalın.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.