Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

Ağzımızın tadı burun deliklerinden geçiyor(Doç. Dr. Aytuğ Altundağ)

Ağzımızın tadı burun deliklerinden geçiyor(Doç. Dr. Aytuğ Altundağ)
18.09.2015
1.482
A+
A-

Mengen’den yetişen değerlerden Kulak Burun Boğaz cerrahı Doç. Dr. Aytuğ Altundağ anlatıyor.

Bir an koku duyunuzu tamamen kaybettiğinizi düşünün. Etrafınızdaki çöp
kokularından, metrobüsteki havasızlıktan kurtulacağınızı düşünüp
sevinmeyin. Kötü kokularla birlikte iyi kokular, anılar hatta ağzınızın
tadı da gidecek. Dresden Üniversitesi Koku ve Tat Araştırmacısı Prof. Dr.
Hummel, bakın ne diyor: “Koku yoksa lezzet yok, lezzet yoksa keyif de
yok.”

İstanbul, geçtiğimiz hafta ilginç bir ‘konferanslar dizisi’ne ev
sahipliği yaptı. Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Avrupa
Kemosensör Araştırma Organizasyonu’nun 25. yıllık toplantısı dolayısıyla
dünyanın önde gelen koku ve tat araştırmacıları çeşitli sunumlar
gerçekleştirdi. Koku ve tat alma; varlığının önemi,
yokluğuylaanlaşılabilecek bir konu. Koku almanın olmadığı durumlara
anosmi deniliyor. Bir nevi koku körlüğü. Koku körlüğü tat ve lezzet alma
duyusunu da etkiliyor. Bu da depresyon dahil birtakım olumsuzlukları
beraberinde getiriyor. Konferansın katılımcılarından biri de Dresden
Üniversitesi Koku ve Tat Kliniği’nde araştırmalarını sürdüren Prof. Dr.
Thomas Hummel idi. Hummel aynı zamanda koku ve tat kaybı yaşayan
hastalara çeşitli kokular vermek yoluyla bu duyunun yeniden gelişmesini
sağlamaya çalışıyor. Bir dönem Dresden Üniversitesi’nde gözlemci olarak
çalışan Kulak Burun Boğaz cerrahı Doç. Dr. Aytuğ Altundağ’ın da Hummel’in
çalışmasına bir katkısı olmuş. Sürekli aynı kokuları koklamaktan sıkılan
anosmi hastalarının çağrısına kulak veren Altundağ, bu koku skalasını
genişletmiş.

Prof. Dr. Hummel’e koku ve tat yitimi konusunda merak ettiklerimizi
sorduk.

Koku ve tat alma neden bu kadar önemli?

Üç nedeni var bunun. Biri koku almanın kişiyi çevresel tehlikelerden
koruma yönü. Çünkü yemeği yaktığımız zaman çıkan koku ya da etrafta çıkan
bir yangın, görmediğimiz zaman bir erken uyarı işlevi görüyor. İkinci
olarak koku duyusu aynı zamanda beslenmemizi etkiliyor. Yemek yediğimiz
zaman lezzet algısının oluşması için koku ve tat almanın birlikte olması
gerekiyor. Burnumuz tıkalı olduğunda lezzet algımız olmaz. Yediğimiz
yemeklerden lezzet almamızda koku duyusu çok önemli. Koku körlüğü olan
bir insanın beslenme davranışları ya da besin zehirlenmesine maruz kalma
olasılığı çok daha fazla oluyor. Üçüncüsü de hayat kalitesi. Anozmiklerde
depresyon gelişebiliyor çünkü bu bizim sosyal yaşamımızı çok etkiliyor.
Evet tüm gün yemek yemiyoruz belki ama yemek üzerine çok fazla zaman
geçiriyoruz. İnsanlar arasında da iletişim aracı aynı zamanda. Anne bebek
ilişkisinde veya eşler arasındaki ilişkilerde koku yine çok önemli bir
etken.

Kliniğinizde çok çeşitli vakalarla karşılaşıyorsunuzdur. Bu zamana kadar
gördüğünüz en ilginç vaka neydi?

18 yaşında bir kız gelmişti. Hiç koku almıyor. Doğuştan koku körlüğü olan
biri. Fakat ilginç bir şekilde tat ve lezzet alabiliyor. İki şekilde koku
alıyoruz. Bunlara orthonasal ve retronasal deniyor. Orthonasalda koku
burundan yukarı doğru gidiyor, retronasalda ise ağızdan geriye doğru
gidiyor. Bu kız da arkadan alıyordu kokuları. O yüzden biraz lezzet
vardı. Kendisine koku testi yaptık. Orthonasal testte bu kişi anosmik
çıkmış. Retronasalda ise koku alabildiği ortaya çıkıyor. Hiçbir vücut
kokusu ya da elbise kokusu hakkında fikri yok. Sadece lezzetler hakkında
kokuları biliyor. Bu çiğneme hareketleriyle, yutma hareketleriyle koku
molekülleri yukarı doğru nasıl taşınıyor onu bilemiyoruz.

Başka neler var?

Parozmiya diye adlandırılan bir durum da var. Parozmiya kokuların
olduğundan farklı bir şey, daha başka bir koku olarak algılanması durumu.
Ve bu da aslında insanları çok rahatsız eden bir durum. 60 yaşında bir
kadın var. Bir viral enfeksiyon sonrası koku duyusunu yitiriyor. Daha
sonra koku duyusu yerine geliyor. Ama geri geldiğinde kahve artık kahve
gibi kokmuyor, elma gibi kokuyor. Elma da elma gibi kokmuyor. Ve bundan
daha fazla rahatsız oluyor. Elma kokusunu, çok sevmediği bir koku olarak
tanımlıyor.

SONRADAN KAYBETMEK DAHA KÖTÜ

Doğuştan koku alamayan insanlarla koku duyusunu sonradan kaybeden
kişilerin yaşadığı zorluklar bakımından bir fark var mı?

Kesinlikle. Bu, sonradan kör olmak gibi. Bir şeyi sonradan kaybetmek çok
daha zorlanmamıza sebep oluyor. Diğeri baştan beri, doğduğundan beri bu
duyuya sahip değil ve ona göre bir adaptasyon mekanizması geliştirmiş.
Ama diğeri bir anda kaybediyor.

Koku ve tat yitiminin, depresyon gibi psikolojk rahatsızlıklara sebep
olduğundan bahsediliyor. Fiziksel bir rahatsızlığa da sebep oluyor mu?

Koku duyusunun kaybı düşünüldüğü gibi tek başına parkinsona ya da
alzheimera yol açmıyor. Aslında parkinson ya da alzheimer gibi
hastalıklar da hastalığın bir parçası. Nörolojik bulgular başlamadan
kokuyla ilgili bulgular başlıyor aslında. Ve erken tanı testi olarak
kullanılıyor. Hastada hiçbir nörolojik bulgu yokken koku duyusunun yitimi
gibi bir durum varsa bunu erken tanı olarak değerlendirebiliriz. Şu da
var ki, yaşla birlikte birçok insan koku duyusunu kaybediyor ama
parkinson yok.

Yediklerimizden tat alamazsak moralimiz bozuluyor

İntihara kadar giden depresyon vakalarında süreç nasıl işliyor?

Aslında şöyle bir durum var. Koku duyusu kaybı depresyonu getiriyorken,
depresyon da koku kaybını getiriyor. O yüzden depresyonda olan insanlarda
koku duyusu depresyonda olmayan insanlara göre daha az. Eğer bu kişiler
koku çalışırsa kendilerini daha iyi hissediyor ve depresyonları azalıyor.
Bu konuda yapılmış akademik bir çalışma var. Buna göre koku duyusunu
kaybeden insanların kafalarında intihar etme düşüncesi daha fazla.

Zaman zaman hepimizde görülen iştah azlığı da bu anlattığınızla ilgili
mi?

Çok değil ama ilişki var. Yemek yeme ve lezzet algımızın koku duyusuyla
ilişkisi var. Yemek yemeye devam ettiğimiz durumda kendimizi daha keyifli
hissediyoruz, lezzet algımız düşükse, yediklerimizden tat alamıyorsak
moralimiz daha bozuk oluyor.

Koku ve tat yitimi olan insanlar yemek yemeyi sadece hayatta kalmak için
mi gerçekleştiriyor?

Hayır. Sonuçta tatlı, acı, ekşi gibi tatlar alıyorlar. Bu tatlarla ilgili
de bir keyif durumu var. Bu insanlar sosyal olarak da bu ortamlarda
olabiliyor. Hatta birkaç hafta önce kliniğe bir şef aşçı geldi. Koku alma
duyusunu yitirmiş ama insanlara yemek yapmayı, sunmayı seviyor. En
önemlisi, insanlar koku duyusu azalınca kilo kaybetmiyor.

Doç. Dr. Aytuğ Altundağ

Burun eğitilebilir

Koku duyusunun yeniden kazanılabileceği durumlar var mı?

Prof. Hummel, Dresden Üniversitesi’nde yeni bir tedavi yöntemi belirledi:
Kokuyla eğitim. Yani koku vererek insanları eğitiyorsunuz. Çünkü burun
eğitilebilir bir organ. Ben modife ettim onu. Klasik metotta dört kokuyla
başladık. Daha sonra değiştirdik ve 12 kokuya çıkardık. Aslında bunu bana
yaptıran şey hastaların aynı kokulardan sıkılmasıydı. Sürekli bana gelip
‘doktor biz sıkıldık’ demeleri üzerine bu kokuların artırılabileceğini
düşündüm. Hastalar da sevdi ve daha iyi sonuçlar aldık. Bu eğitim bir
nevi fizik tedavi gibi. Çünkü alıcı nöronların hepsi yeniden
canlandırılabilir.
ZAMAN PAZAR

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.