Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

ATATÜRK VE BOLU – Aydın ERÇELİK

ATATÜRK VE BOLU – Aydın ERÇELİK
15.07.2021
476
A+
A-

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir ili olan Selanik’te doğdu.

Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır.

Babasını küçük yaşta kaybettikten sonra ilkokulu Selanik’te Şemsi Efendi Mektebi’nde okudu.

Öğrenimini Selanik Askerî Rüştiyesi ve Manastır Askeri İdadisinde sürdürdü.

1899’da girdiği İstanbul Harbiye Mektebi’ni 1902 yılında piyade teğmeni rütbesiyle, Harp Akademisi’ni de 1905’te kurmay yüzbaşı olarak bitirdi.

Mustafa Kemal 1905 yılında Şam’da 5. Ordu’da, 1907’de Makedonya’daki 3. Ordu’da görevlendirildi.

Manastır ve Selanik’te görevli iken 1909’da İstanbul’daki (31 Mart Vakası) ayaklanmayı bastıran Hareket Ordusu’nda görev yaptı.

Arnavutluk isyanını bastırma harekâtına katıldı.

1911’de İtalya’nın Trablusgarp’a asker çıkarması üzerine Tobruk’a gönderildi.

Tobruk ve Derne’de Türk Kuvvetlerini başarı ile yönettikten sonra binbaşı rütbesiyle 1912–1913 yıllarında Balkan Savaşı’na katıldı;

Edirne’yi Bulgaristan’dan geri alan kolorduda görev yaptı.

1913–1915 yıllarında Sofya’da ataşe olarak bulundu.

Birinci Dünya Savaşı’nda, 1915’te, 19. Tümen Komutanı olarak Çanakkale Savaşı’na katıldı.

Gelibolu’da düşman saldırılarını başarı ile durdurdu; “Anafartalar Kahramanı” olarak ün kazandı.

1916’da Doğu Cephesi’ne Kolordu Komutanı olarak atandı ve generalliğe yükseltildi.

Rus saldırılarını durduran Mustafa Kemal, Bingöl ve Muş’u düşmandan geri aldı.

1917’de Filistin ve Suriye’de görevli 7. Ordu Komutanlığı’na atandı.

Aynı yıl Veliaht Vahdettin ile Almanya’ya gitti.

Alman Genel Karargâhı ve Alman savaş cephelerinde incelemeler yaptı.

1918’de yeniden görevlendirildiği Suriye cephesinde 7. Ordu Komutanı iken, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İstanbul’a geldi.

Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak, Ordu Müfettişliği görevi ile İstanbul’dan ayrıldı.

Karadeniz yoluyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’ni yayımladı.

Türk milletine, “Vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas’ta bir kongre toplanacağını” bildirdi.

Ayrıca Osmanlı Hükümeti’nin verdiği görevden ve askerlikten istifa ederek 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da, 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaptı.

Bu kongrelerde, “Düşman işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir hükümetin kurulacağı ve bir millî meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği” kararları alındı ve açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, onun çabalarıyla 23 Nisan 1920’de Ankara’da tarihî görevine başladı;

Mustafa Kemal, Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi.

Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması’nı Türk milletinin kabul etmediğini dünyaya duyurdu.

İtilaf Devletleri’nin yardımıyla İzmir’i işgal eden Yunan Kuvvetlerinin ilerlemesi 1921’de Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu.

23 Ağustos 1921’de yeniden saldıran Yunan Ordusu bozguna uğratılarak Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği Türk Ordusu Sakarya Meydan Savaşı’nı zaferle sonuçlandırdı.

22 gün geceli gündüzlü süren bu savaşta Yunan Ordusu ağır kayıplara uğratıldı.

Bu zafer nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Mustafa Kemal’e Mareşal’ rütbesi ve Gazi unvanı verildi.

Türk Ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922’de karşı saldırıya başladı.

Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği Başkomutan Meydan Savaşı’nda (30 Ağustos 1922) Türk Ordusu Yunan Ordusu’nun büyük kısmını yok etti.

Bozguna uğrayarak kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk Ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.

11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri işgal ettikleri Türk topraklarından çekildiler.

Kurtuluş Savaşı’nın ardından TBMM tarafından 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal de Cumhurbaşkanı seçildi.

1938’deki ölümüne dek arka arkaya 4 kez cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten cumhurbaşkanı oldu.

Mustafa Kemal’e, 24.11.1934 günlü, 2587 sayılı kanunla Atatürk soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı.

Mustafa Kemal Atatürk, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımınım etkilerini hafifletmek ve ülkenin kalkınmasını hızlandırmak amacı ile 1933’te Beş Yıllık Sanayi Planı’nı başlattı.

Aynı dönemde dış politikada da önemli adımlar atıldı;

Milletler Cemiyeti’ne girilmesi (1932),

Balkan Antantı’nın imzalanması (1934),

Montrö Boğazlar Sözleşmesi (1936) ve Sadabat Paktı (1937)

gibi girişimler Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada etkili bir aktör olarak öne çıkmasına katkıda bulundu.

Atatürk, Hatay’ın anavatana katılması için yoğun bir diplomatik çaba sarf etti ve onun bu amacı, vefatının ardından 1939 yılında gerçekleşti.

Atatürk, yalnızca Türk milletinin Kurtuluş Savaşı’nı başarı ile yöneten bir komutan değil, aynı zamanda gerçekleştirdiği devrimler ile de dâhi bir devlet adamı idi.

57 yıl süren yaşamının büyük kısmında, milletinin ve vatanının bağımsızlığı ve mutluluğu için yılmadan çalıştı ve girdiği her mücadeleden zaferle çıktı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, cesur ve unutulmaz önderi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de aramızdan ayrıldı.

 BOLU ATATÜRK İLİŞKİLERİ

Bolu Mustafa Kemal Paşa ilişkileri Erzurum Kongresi sırasında başladı.

23 Temmuz 1919’da Erzurum’da, 4 Eylül 1919’da Sivas’taki millî kongreler, bunlara ait metinler, telgraf yolu ile Bolu Mutasarrıflığına ulaştırıldı.

Heyet-i Temsiliyle Başkanı olarak Sivas’tan birçok talimat, Mutasarrıf Ali Haydar Beye, Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti’ne iletilmiştir.

Damat Ferit Paşa hükümeti ile bağlantının kesilmesi de Mustafa Kemal Paşa’nın isteği üzerine gerçekleştirilmiştir.

Ayrıca Dertli Gazetesi ve asayişle ilgili dilekler de Sivas’ta M. Kemal Paşaya duyurulmuştur.

Bolu ile Adapazarı arasındaki Akyazı’da meydana gelen başkaldırma esnasında, İzmit, Adapazarı, Düzce ve Bolu yöneticilerinin dikkati çekilmiştir.

Mutasarrıf Ali Haydar, M. Kemal Paşa görüşmeleri de, 1920 yılı içinde devam etmiştir.

Sonraki Mutasarrıf Halil Beyde Bolu, Ankara ilişkilerini titizlikle ve zaman kaybetmeksizin devam ettirmiştir.

1921-1922 yılında, Bolu-M. Kemal teması yine telgraf görüşmeleri ile sürdürülmüştür.

Türkoğlu Gazetesi’nde yer alan bu haberler şöyledir;

Gazilik ve mareşallik unvanı ve rütbelerinin tevcihi üzerine, Bolu Gençler Birliği Riyaseti tarafından Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine hitaben çekilen tebrik telgraf namesine cevaben Müşarünileyh Hazretleri tarafından şeref-vârid telgraf name sureti ber-vech-i zir-derc-i sütün mefaharet olunur.

Bolu Gençler Birliği Riyasetine, Tebriklerinize samimane teşekkür ederim. 28.9.1921 TBMM Reisi Başkumandan Mustafa Kemal.

BMM Reisi Başkumandanlık Cânib-i Âlisine: Bugün Bolu Himaye-i Etfâl Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) tarafından vatan ve memleket yolunda hayatlarını feda eden şehitlerin bıraktıkları evlâtlarımızla cephede bulunan sevgili askerlerimizin yavrularından 186 çocuğun Memleket Hastanesinde sünnetleri yapılmıştır.

Bu münasebetle memleket donatılmış müzikal ve davullarla çocuklar arabalarla gezdirilmiş ve hepsine de bir kat elbise ve ayakkabıları ve muhtelif hediyeler verilerek, gerekli bakımları ve dinlenmeleri sağlanmıştır. Arz ederim. Bolu Mutasarrıfı Fahri.

  1. Kemal Paşa, TBMM Reisi ve Başkumandan imzası ile şu karşılığı vermiştir; Bolu Mutasarrıflığına, 10 Eylül 1921 tarihli telgrafa cevap.

Bolu Himâye-i Etfal Cemiyeti tarafından şehitler ve mücahitler çocuklarından 186 kişinin sünnetlerinin yapılması ve kendilerine elbise ve hediyeler verilmesi, övünülecek şeylerdir.

Teşekkür ederim.

Bu gibi şeylerin devamı gereklidir.

İlgililere bildirilmesini rica ederim.

Bolu Milletvekili Yusuf İzzed Paşanın ani ölümü üzerine ailesine, Bolu Belediye Başkanlığına, Müdâfaa-ı Hukuk Cemiyeti Başkanlığına ve Gençler Birliği Başkanlığına üzüntülerini bildiren telgraf yollanmıştır.

Tarihi 19 Nisan 1921’dir. Yusuf İzzed Paşanın ölümünden dolayı müteessir olan Büyük Millet Meclisi, muhterem arkadaşları hakkında izhâr buyurulan hissiyat kadir-şinaslıkdan dolayı takdim-i teşekkürat eyler efendim. BMM Reisi Mustafa Kemal.

Bolu- M. Kemal ilgisi, sadece mutasarrıflıkta değil, Çorum’daki Bolulular arasında da yaygındı.

Türkoğlu Gazetesi’nin 14 Mayıs 1922 tarihli nüshasında Ali Rıza Efendi ile ilgili olarak şu habere yer verilmektedir.

Çorum’da bulunmakta olan millî sanatkârlarımızdan diş doktoru Bolulu Ali Rıza Efendi, Başkumandanımız Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nin altından bir heykelini yaparak Paşay-ı müşarün-ileyhe takdim etmişlerdir.

Ali Rıza Efendi, memleketimizin en fedakâr ve vatanperver sanatkârlarındandır.

Hemşerimizin hareketini takdir ve kendisini tebrik ederiz.

Mustafa Kemal Paşa, Haziran 1922’de İzmit’de Fransız Yazan Claude Farrer ve annesi Zübeyde Hanım ile görüşmek için Ankara’dan Adapazarı’na seyahat etmiştir.

Öyle görünüyor ki gezi gizli tutulmuştur.

Bu münasebetle Bolu Mutasarrıfı Fahreddin Bey ile M. Kemal Paşa arasında şu tel görüşmesi yapılmıştır.

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine; TBMM Reisi Başkumandan Gazi M. Kemal Paşa Hazretlerinin livamız (Bolu) dâhilinden geçerek İzmit’e teşrif buyuracakları evvelce haber alınmıştır.

Biz de, zât-ı âlinizi Göynük’de karşılama ve Bolu adına hoş geldiniz diyecektik.

Dönüşünüzde de, uğurlamak için özel bir heyet hazırlamıştık.

Ancak, Başkumandan Paşa Hazretlerinin teşrifleri ani ve habersiz vuku bulmakla, karşılama grubu istikbalinizden mahrum kalmıştır. 24 Haziran 1922.

  1. Kemal Paşa da, Bolu Mutasarrıfına teşekkür etmek üzere aşağıdaki telgrafı göndermiştir.

Tarihi 26 Haziran 1922’dir.

Bolu Mutasarrıflığına, 24 Haziran 1922 tarihli telgrafınızı aldım.

Hakkımda bütün Bolu halkının gösterdiği hissiyat ve tezahürat-ı samimâneden pek duygulandım.

Teşekkürlerimin ilgililere bildirilmesini rica ederim. TBMM Reisi Başkumandan M. Kemal.

Bolu Genel Meclisinin açılması nedeni ile Mutasarrıf ve M. Kemal Paşa arasında da şu tel görüşmeleri gerçekleştirilmiştir.

TBMM Riyaset-i Celimlesine 7 Ocak 1922 Hâkimiyet-i Millîye’nin küçük bir örneği olan Liva Meclisi-i Umûmisi, bugün özel bir törenle açılmış ve millî yasal davamızın bütün dünya nazarında kabul edildiğinin ferdasında belli düşmanlarımızın kahr ü tedmiri arefesine rastlayan iş bu toplantıda millî hâkimiyetimizin medar-ı istinadı olan TBMM’nin mesai ve başarısı hakkında meclisimiz tarafından en hararetli istekler içinde izhâr-ı teminat ve takdim-i ihtirama ve tazimata karar verilmiş olduğunuzu arz ile kesb-i fahr eylerim. Bolu Meclis-i Umumi adına reis Mutasarrıf Fahreddin.

Mustafa Kemal Paşa da TBMM imzası ile şu cevabı telgrafı göndermiştir:

Bolu Mutasarrıflığına; Bolu Genel Meclisinin açılması ve Büyük Meclise karşı hislerini içine alan telgraf nameleri Genel Heyetçe okunmuştur.

Büyük Meclis, işbu sevgi dolu görüşlerden dolayı teşekkür eder ve Meclisinize başarılar temenni eylerim.

BMM’NİN 1923’deki yasama yılı Bolu tarafından, diğer vilâyetlerle birlikte tebrik edilmiştir.

Ayrıca, M. Kemal Paşayı Bolu’ya davet etmek için, yedi kişilik bir heyet teşkil edilmiş, Ankara’ya gönderilmiştir.

Vakit Gazetesi, 21 Nisan 1923 tarihli sayısında Bolu’dan Gazi Paşa Hazretlerine arz-ı tazimat ile kendilerini Bolu’ya davet etmek üzere geleceğini yazdığımız Heyet Ankara’ya vasıl olmuş ve Çankaya’da Paşa Hazretleri tarafından kabul olunmuştur.

Paşa Hazretleri ilk fırsatta arzularını gerçekleştirmeye söz vermiştir.

Çeşitli nedenlerle, Bolu’yu şereflendirme, 1934 yılına kadar gerçekleştirilemedi.

Mustafa Kemal Paşanın Bolu vilayetine ilk ve kapsamlı gezisi Cumhuriyet’in ilânından sonra 1934’de gerçekleşecektir.

1923-1934 devresinde, çeşitli vesilelerle, Çankaya’ya heyetler gönderilmiş, Boluluların içten ısrarlı davetleri tekrarlanmıştı.

Dertli gazetesi sahibi, Bolu Meb’ûsu İlyaszâde Şükrü (Gülez) ve Tayyare Cemiyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşanın Milli Mücâdele de; inkılâbların yapılmasında her zaman yanında bulunan Cevad Abbas (Gürer) Boluluların hislerine tercüman olmuşlardı.

Anadolu gezilerinde, Bolu ancak 1934’de programa alınabildi.

Şimdiye kadar, Reis-i Cumhur, Ankara, Yabanâbâd (Kızılcahamam), Gerede, Reşadiye (Çağa), Bolu, Düzce ve Adapazarı güzergâhını görmemişti, fırsatını da bulamamıştı.

Büyük Kurtarıcıya karşı bağlılık ve özlem duyan Bolulular, Temmuz 1934 de müjdeyi Mebus, Cevad Abbas Bey’den öğrendiler.

Alışılagelmiş tetkiklerini yapmak için Bolu’ya gelen Mebus, Vali Ali Rıza (Üner) ve Belediye Başkanı, Baytar diye tanınan Reşad (Aker) le görüşerek Reis-i Cumhur’un Bolu’ya geleceği müjdesini verdi.

Haber az sonra bütün Bolu’da duyuldu.

Bu mutlu geziyi, iyi bir karşılama töreni ile başlatmak istediler.

Vali ve Belediye Başkanı, tezyin ve Karşılama Heyeti’nin teşkili için emir verdiler.

Yan komiteler de iki gruba yardımcı olacaktı.

Öğretmen Kadriye Hanım (Atay), Faika Hanım (İnhisarlar Müdürü eşi), Hafız Murteza ve Muzaffer (Samur) Bolu’daki programı vilayete arz ettiler.

Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ikamet edeceği yer olarak Fırka tespit edildi.

Bolu üç tepe üzerinde kurulmuştu.

Bunlar; Karga, Hisar ve Hıdırlık tepeleri idi.

1930 yılı sonrası, Hıdırlık tepesinde fırka parkı düzenlenmiş ve Bolu’nun en modern binası Cumhuriyet Halk Fırkası inşa edilmişti.

Halk buraya kısaca Fırka binası diyordu.

Halk evi/Fırka, bütün Bolu ovasına hâkim ada vaziyetinde idi.

Karacasu, Ilıcalar, Mudurnu, Düzce, Sünnice Dağları, Gerede ciheti emsalsiz manzarasıyla görülebilmekte idi.

İşte böylesine seçkin mevki, Reis-i Cumhur’un ikametine ayrılmıştı.

Mebus Cevad Abbas Bey, hazırlıkları yerinde görmek, ilgili emirleri vermek için Ankara’dan tekrar Bolu’ya geldi. (15 Temmuz 1934)

Fırkaya çıkıldı tezyin ve karşılama heyetiyle konuştu.

Salonda yığılı halıları görünce hayretini gizleyemedi.

Tezyin Heyetinin bunları Reis-i Cumhurun geçeceği yollara serileceğini söylemesi üzerine Cevad Abbas; Efendiler! Gazi böyle şeyleri sevmiyor.

Gösterişten uzak kalınmasını istiyor, demek zorunda kaldı ve O’nun ben Saltanat heveslisi değilim.

Halktan biriyim.

Cumhuriyet adamı olarak karşılanmak isterim sözlerini hatırlattı.

Reis-i Cumhur Gazi M. Kemal Paşa 17 Temmuz 1934’de, Bolu vilayeti sınırında karşılandı.

Öğleye doğru sıcak, açık bir havada Gerede’de muhteşem bir karşılama yapıldı.

Arkot dağının mor koyu yeşil denizi andıran çamlıklarına Ramazan Dede Tepesine çıkıldı.

Gerede ve ovası, Erzurum ve Sivas yaylalarını hatırlatan serinlikte, seyredildi Vali ve kaymakamın Belediye başkanının izahları dinlendi.

Mustafa Kemal’in hoşuna gitmiş olmalı ki, tepeye Esen Tepe denildi.

Reis-i Cumhur ve beraberindekiler, son yılların en güzel yemeğini, Bolulu aşçıların elinden yemişlerdi.

Öğleden sonra nefis manzarası ile insanı büyüleyen Reşadiye’ye hareket edildi.

Gölün güneyindeki kasabada, köy halkı Mustafa Kemal’i candan karşılayarak bağrına bastı.

Reşadiye, eskiden Çağa ismini taşıyordu.

Gölün Mengen tarafındaki asıl yeri yangınla harap olduğu için, tarihi kasaba, şimdiki yerine taşınmıştı.

Sultan Mehmet Reşad’ın adı, yeni yerleşme yerine verilmiş, bu nedenle Reşadiye diye anılmıştı.

Reis-i Cumhur buraya Çağa denilsin direktifini verdi.

Diğerinden ayırmak için de Yeni Çağa şekli kabul edilmiştir.

Aynı gün öğle ile ikindi arası kafile Bolu’ya vardı.

Telefonla, Gazi’nin nerede bulunduğu öğreniliyor ve halka da bilgi veriliyordu.

Reis-i Cumhur açık ve güneşli bir havada Bolu’ya ilerlerken, harman vakti olmasına rağmen hemen bütün köylüler, şehre dolmuş, kasabalılar Karga ve Hisar Tepeleri civarında büyük kalabalık teşkil etmişlerdi.

Reis-i Cumhur, Bolu dışında yine resmen Vali Ali Rıza (Üner), Belediye Başkanı Baytar Reşad (Aker) Askeri Birlik Komutanı, subaylar, askerler, mülki erkânca karşılandı.

Onu istikbal edenler arasında milletvekilleri Hasan Cemil Çambel, Salah Cimcoz, Şükrü Gülez, Cemal Sait Siren, Bolulu Tahir Hitit’de göze çarpmaktaydı.

Ankara Kafilesindekiler; Recep Peker, Şükrü Kaya, Afet İnan, İsmail Hakkı Uzbay, Salih Omurtag, Cevat Abbas Gürer, korumalar ve yaverlerdi.

Reis-i Cumhur şimdi Anıtkabir müzesindeki otomobilden inmiş ve Bolu toprağına Hisar altına ilk adımını atmıştır.

Spor kıyafetliydi.

Gömlek yakası açıktı.

Ön cebinde beyaz mendil vardı.

Siyah kuşaklı fötr ile halkı selamladı.

Öğrencileri fark edince, işte Türkiye Cumhuriyetinin geleceği bunlardır.

Bu gençlere değer vermeli ve en iyi biçimde yetişmeleri sağlanmalıdır.

Çünkü Cumhuriyet bunların omuzlarından yükselecektir diyerek, yanındakilerin dikkatini çekti.

Bolulular, aziz misafirini karşılarında görünce, hasret giderdiler, heyecan fırtınası dalga dalga yayılıyordu.

Reis-i Cumhur hiç usanmadan fötrü ile halkı selamladı.

Sonra Fırka’ya çıkıldı.

Kendisine tahsis edilen odaya doğru ilerlerken merdivende bir an durakladı.

Ilıca, Karasu taraflarına baktı.

Bolu ovasını seyretti.

Recep Peker’e Bolu’yu Ankara’dan önce görmeliydim dedi.

Bu söz, Bolulularca, sonraları değişik yorumlandı. Yoksa Gazi, Bolu’yu başkent yapmadığına mı hayıflanıyordu.

Fırkada üst düzeyde ve halkın temsilcileri ile fikir alışverişinde bulunuldu.

Gazi, Bolu’ya ve inkılâplara dair bazı sorular yöneltti.

Akşam, Boluluların tertiplediği gece, öncekilerden farklı idi.

Geleneksel Paşa Pilavı, bazılarını hayrete düşürmüştü.

Çankaya’daki sofra, burada, daha farklı ve insanı imrendirecek sıcak havadaydı.

Behire Hanım ile Gazi arasında kısa sohbette verilen cevaplar son derece ilgi çekici idi.

Gazi, sonunda Bahire’ye senin adın bundan sonra BEDİZ olsun.

Seninle, Türk kadınının temsilcisi olarak BMM’DE çalışmak isterim dedi.

Bediz Hanım, önerildiği gibi kadın mebus olarak BMM’NE girdi.

Soyadı olarak da Morova’yı aldı.

18 Temmuz 1934 günü, Ankara’dan Hariciye’nin ulaştırdığı, Kuşadası hadisesi, bir önceki gecenin neşesini kaçırmışa benziyordu.

Zira iki İngiliz subayının yaralanması, Türkiye ile siyasi gerginliğe sebep olabilirdi.

Gazi çevresinin üzüntüsünü hissedince, Cevat Abbas’ı yanına davetle Türk askeri, kendisine düşen vazifeyi yapmıştır cevabi telgrafın, Ankara’ya gönderilmesi talimatını verdi.

Reis-i Cumhur’a Halk evinin hatıra defteri arz edildi.

Bolu Halk evinde bir gece kaldım.

Bolu’nun güzelliğinden, halkın coşkun sevinçlerinden çok mütehassıs oldum.

Gazi Mustafa Kemal. Cümlelerini, mürekkep kalemi ile yazdı.

Mustafa Kemal, yine Boluluların coşkun kalabalığı ile Düzce’ye uğurlandı.

Bütün ileri gelenler, vilayet ve belediye yetkililerince Borazanlar, Paşa Köyü, Berberler, Zincirlikuyu Ayrılık çeşmesine kadar, kafileyi takip ettiler.

1935 yılında yayınlanan kutlama kitabında, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Bolu ziyareti ve bıraktığı izler şöyledir.

Yıllarca bekledikten, yolunu gözledikten sonra Bolulular Atatürk’ü 17 Temmuz 1934 de aralarında gördüler.

Bolulular böyle bir günü o kadar çok beklemişlerdi ki, daha Atatürk Gerede’den çıkmadan Bolu doğu tarafı Hisar’ın altı binlerce insanla dolmuştu.

O’nu ilk görmek kıvancını kimse ötekine vermek istemiyordu.

Nihayet geldi.

Aramıza girdi.

Doya doya gördük.

Güzel Bolumuzu beğendi.

İki gün içinde o’nu aramızda o kadar benimsemiştik ki gidişi ile Bolu bomboş gibi oldu.

Bolu o’nun Bolu’ya ayak bastığı günü 17 Temmuz gününü, bayram günü olarak kabul etti.

Her yıl 17 Temmuz sonsuz bir coşkunlukla kutlanıyor.

Şimdi her yıl tekrarlanan bu büyük günde bütün Boluluların aradığı, hasretle gözlediği bir çehre var.

Bir kere aralarında gördükleri büyük Türk’ü bir daha aralarında görmek.

Bolu Urayı’nın yazısında da vurgulandığı gibi 17 Temmuz, Ata’nın Bolu topraklarına ayak basışı, bayram günü kabul edilmiştir.

Her yıl aynı tarihte resmi törenle, 1934 yılının yıldönümü kutlanmaktadır.

Şimdi, Türk ve dünya turizminin gözdesi Abant, 1935’ten beri her yıl bayram şenliklerine sahne olmuştur.

1947’da Mahfel civarında, Hükümet ve Kışla’nın yanında, Düzce şosesi üzerinde heykeli ve park düzenlemesi yapılmıştır.

Heykeltıraş Nejat Sirel (1897-1959) Bursa’dan sonra, en görkemli anıtı, Bolululara kazandırmıştı.

Bolu kültür hayatının mühim siması M. Karamanoğlu, 1934 yılı ile ilgili olarak Gazi dolması hikâyesinden bahsetmektedir.

Sene 1934 Ebedi Şef Atatürk, Bolumuzu şereflendirmişti. Ne yazık ki, İzmir’de vurulan iki İngiliz subayı olayı, daha fazla kalmalarına mani olmuş, bizleri de hayli üzmüştü.

Bolu Adapazarı yolu berbat bir durumda. Vali ve Nafıa Müdürü çukurları kum ve çakıllarla doldurtmakta.

Yol çavuşları nezaretinde ekipler hummalı bir faaliyette.

Bolumuzdan ani olarak yola çıkan Atamız, kendisi ile beraber hareket eden maiyetini ve göndermeye gidenleri bir hayli geride bırakmıştı.

Yolun sonlarına doğru bir çavuşun nezaretinde amelelerin acele bir çukur doldurmaya çalıştıklarını görünce dururlar.

Yol çavuşuna ne yaptığını sorarlar.

Atasının daha birkaç gün Bolu’da kalacağını bilen yol çavuşu Mehmet Çavuş, yolcunun yüzüne bakmadan Gazi dolması Efendim der ve yine işine devam eder.

Atatürk, o da ne demek diye sorunca; yolcunun yüzüne bakan ve Atasını karşısında gören Mehmet Çavuş safiyetle; paşam.

Sizin çukurlarda sarsılmamanız için çukurları dolduruyoruz der.

Ata o zamana kadar yetişen Valiye (Ali Rıza ÜNER) döner.

Yol çavuşunun taltifini Nafıa Müdürünün de iyi çalışmasını emreder.

Reis-i Cumhur Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938 İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda vefatı bütün Boluluları kalben üzmüş ve vilayette matem havası hâkim olmuştur.

Herkes birbirine küskün gibi gözyaşı dökmekten ağızlarını bıçak açmıyordu.

Radyonun yayını tek nefes halinde dinleniyordu.

Cenaze törenine katılmak için CHP’den, belediyeden, halktan temsilciler seçildi.

Ayrıca büyük bir anma mitingi de yapılacaktı.

Herkes buna hazırlanıyordu.

Devletin resmî yayın organı 20 Kasım 1938 günkü haberinde Bolu’daki etkinliklere temas etti.

Büyük ve ebedî kurtarıcıya, Ankara’da yapılan cenaze merasimini radyodan gözyaşları ile dinleyen Bolu halkı, Halk evinde toplanarak verilen hitabeleri yine gözyaşları içinde dinlemiştir.

Binlerce köylü ve şehirli saat 14.00’te Cumhuriyet Meydanı’nda toplandı.

Halk evi bandosunun çaldığı İstiklal Marşı ve matem havaları tazimle dinlendikten sonra halkın Ulu Atası için hazırladığı çelenkler anıt önüne konuldu.

Hep bir ağızdan yolunda hayatlarını feda edecekleri namus ve şeref üzerine ant içtikten sonra, Abidenin önünde başta bir albay olduğu halde asker, talebe ve bütün halk baş eğerek tazim ve gözyaşlarıyla geçerek, merasime nihayet verildi.

Prof. Dr. Enver KONUKÇU – Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi – Kasın 2002





YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.