Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

SENEGAL’den MEKTUP var-Tahsin AKDUMAN

03.05.2015
1.419
A+
A-

İki hafta önce Sümeyye  ismindeki yeğenimin Senegal’e yazdığı mektubu burada hep beraber okumuştuk. Daha sonra e-posta kutuma “Senegal’den mektup var “ adlı bir mesaj geldi. Bunu gönderen Ankara’dan Yusuf Söğütdelen bey idi. Mektubu buraya aynen alıyorum;

“Selamün Aleyküm Kardeşlerim, Ben MODU NDOW

Senegal / Dakar Süleymaniye yurdunda talebeyim. Hocamız Avrupa’da bizim gibi talebelerin olduğunu, bizim onlarla kardeş olduğumuzu söyledi. Ben de siz kardeşlerime mektup yazmaya karar verdim.

Avrupalı kardeşim nasılsın, iyi misin? Ben 3 senedir bu medresede kalıyorum. Sizlere biraz kendimden ve buradaki durumumuzdan bahsetmek istiyorum. Ben 1996 yılında Başkent Dakar’a yakın küçük bir köyde doğdum. 9 kardeşiz, babam çiftçilik yapıyor. Bu medreseye girmeden iki yıl önce okula başlamıştım, fakat maddi durumumuz iyi olmadığı için okulu bırakmak zorunda kaldım. Arkadaşlarımdan birçoğu okumak için kilisenin okullarına gittiler ve Hristiyan oldular, çünkü orada sıcak yemek veriyorlar ve yurtlarında yatma yerleri de vardı. Sadece kiliseye gidip beyazlar için dua etmek yeterliydi. Ben gitmedim, aileme destek olmak için iş aradım fakat bulamadım. Çoğu zaman ailecek günde bir öğün yemeğimiz oluyordu. Bir gün arkadaşlarla iş ararken hiç gitmediğim bir mahalleye girdik. Temiz giyimli bir grup çocuk gördük, halleri hoşumuza gitti, yanlarına gittik. Sonra bir evden bir kaç tane beyaz insan gelip oradaki çocuklara bisküvi dağıttılar, biz yabancı olmamıza rağmen bizi hiç ayırmayıp bize de verdiler. Çocuklar onlara “Hocam” diyorlardı. Sonra o kişiler oradaki çocukları “Derse geçin” diye çağırıyordu. Acaba ne dersiydi, kimdi bu beyazlar? Biraz sonra içeriden Kuran sesleri gelmeye başladı.  Sonra eve döndük. Gece boyunca o çocukların yerinde olmayı hayal ettim. Ne kadar temiz ve güzeldiler… Ertesi gün arkadaşlarımla yine oraya gittik. Oradaki çocuklara ne yaptıklarını sorduk? Onlar da bize Kuran ve diğer birçok dini derslere girdiklerini, Hocalarının Türkiye’den geldiklerini anlattılar, ama inanması zordu.

Müslüman değil gözüyle baktığımız beyaz insanlar nasıl olur da bize İslamı öğretmek için gelmişlerdi? Sonra bizi gören beyaz hocalar bizi içeriye davet ettiler. İçerisi çok güzeldi, daha önce hiç böyle bir eve girmemiştim, bize yemek ikram ettiler. Yemekte de daha önce hiç yemediğim yemekler vardı. Bu kadar güzel medreseyi hiç görmemiştik. Çünkü Afrika’daki birçok medresede halı ve rahle yoktur. Kâğıda basılı Kuran yoktur. Kuran’ı tahtalara kömürle yazıp öyle çalışırlar, öğlen olunca çocuklar ellerine kutular alıp kapı kapı dolaşıp yiyecek isterler. Çoğu medresenin çatısı bile olmadığı için yağmur yağdığında ders olmaz.Hocalar bana burada okuyabileceğimi söylediler, çok heyecanlanmıştım ama ailemin durumunun iyi olmadığı aklıma gelince başımı önüme eğdim ve ailemin fakir olduğunu, paramızın olmadığını söyledim. Hocalar da medresenin ücretsiz olduğunu söylediler. Çok sevindim. Koşarak dönüp anneme anlattım, ama inanmadı. Annem beyazların nasıl böyle İslam için gelebileceğini anlayamadı. Ertesi gün babamla gittik, hocalarla konuştular. Hocalar hemen başlayabileceğimi söylediler. Allahım, hayallerim gerçek oluyordu. Sonra hocalarım bana eşyalarımı koymam için bir dolap verdiler, hayatımda ilk defa dolabım oldu. Hocalar elbiselerimin çok az ve iyi olmadığını görünce benden hiç para istemeden daha önce hiç giymediğim güzellikte elbiseler aldılar. Burada sabah, öğlen, akşam sıcak ekmek ve yemek var, dilencilik yapmak zorunda değildik artık. Dersler çok güzel geçiyordu. Kendime ait bir de kâğıda basılı Kuranım vardı, sayfalarını kokluyordum. Hatta hocalarımız talebelerin ailelerine, köylerine bile et gönderdiler. Birçoğumuzun ailesi etin tadına ilk defa medresemiz sayesinde baktılar.

Ben şimdi hafızlığımı bitirdim, Arapça okuyorum, hocamız çok çalışırsak bizi Türkiye’ye gönderecek ve orada Tekâmül okuyup hoca olup geri döneceğimizi söyledi. Geri dönünce benim gibi çocukları okutacağım inşaAllah. İstanbul, içinden deniz geçen bir şehirmiş. Bir de bizi çok seven bir Abimiz varmış orada, hep bizi düşünür, bize dua edermiş. Ben de O’nu çok seviyorum görmesem de.

Kardeşlerim, ben Avrupa’yı hiç görmedim. Çok hayal ve merak ettim sizlerin hayatını. Bunun üzerine bir gün hocamız bana sizleri anlattı. Orada da sizler, bizim gibi Kuran dersleri alıyormuşsunuz. Kocaman çatılı evlerde oturuyormuşsunuz. Banyo, tuvalet varmış, mutfak evin içindeymiş. Kendinize ait oda bile varmış. Kitap, kalem ve defterlerinizin olduğu dolaplarınız varmış. Elbiseleriniz çokmuş, her gün farklı giyseniz yine de bitmezmiş. Evde anneniz birkaç yemek birden yaparmış. Düzenli olarak kolayca doktora gidebiliyormuşsunuz. Ailenize ait arabalarınız varmış, babanız sizi gezdiriyormuş arabayla. Bir şey istediğinizde alabiliyorlarmış. Bilgisayarlarınız varmış orada, derslerinizi yapabiliyormuşsunuz. Ama oyun da oynuyormuşsunuz. Size ait telefonlarınız dahi varmış, dokunduğunda açılanlardan. Aradığınızda annenizle yüz yüze resimli görüşebiliyor muşsunuz. Bazen de anneniz istediğiniz yemeği yapmazsa küsüyormuşsunuz. Size ait yemek tabağınız oluyormuş ve o tabakta bazen yemek bırakıyormuşsunuz. Bazen de ki bir şey yiyemeyecek kadar doyuyormuşsunuz.

Okula gitmeniz için Hristiyan olmanıza gerek yokmuş. Okula gitmek için ayakkabılarınız olduğu halde arabalarla gidiyormuşsunuz. Okulda çokça bilgi öğreniyormuşsunuz. Bu kadar imkâna rağmen okula gitmek istemeyenleriniz varmış. Dışarıda çalışmak zorunda kalmıyormuşsunuz, kardeşlerinize de size de yetecek paranız varmış. 3 öğün sıcak yemeğiniz ve eviniz olduğu halde, anne-babalarınız sanki hiçbir şeyleri yokmuş gibi hırsla çalışırlarmış daha çok kazanmak için.

Hocamız dedi ki, bu kadar imkâna rağmen Avrupa’daki kardeşlerimizin mutlu olamadıkları anlar oluyormuş, çok çabuk küsüp veya bıkıp pes edenler varmış. Kardeşlerim, Afrika’da olmayan ama Hz Allah’ın size oralarda karşılıksız verdiği nimetlerin kıymetini biraz da olsa düşünün. Biz de burada sizin gibi Üstazımızın kursunda okuyoruz. Yeter ki biz çalışalım. Üstazımız bizim her sıkıntımıza yardım edecektir. Ben Üstazımızı düşünüp O’nu hissedebiliyorum ve çok mutlu oluyorum. Burada Sizlerin ve ailelerinizin de mutlu olması için dua ediyoruz. Sizi buraya davet ediyoruz. Misafir etmek istiyoruz. Allahü Teâla hiçbirimizi bu yoldan ayırmasın ve hepimizi muvaffak kılsın.

Senegal/ Dakar Süleymaniye Kuran Kursu

Kardeşiniz Modu

Senegal”

Senegal’den gelen mektup 2012 tarihinden önce yazılmış. Ne fark eder. Oradaki ve buradaki insanlar aynı olduktan sonra. Kalpleri aynı çarptıktan sonra fark etmez. Bizim duygularımız, düşüncelerimiz, hislerimiz aynı atıyor. Birbirimize her zaman sahip çıkmalıyız. Buna mecburuz. Çünkü İnancımız bir, Allah’ımız, Kuran’ımız, Peygamberimiz bir.

Dakar,Şam, Halep, Bağdat, Kahire, Horasan, Saraybosna bizim şehirlerimizdir. Aynı Şekilde İstanbul da tüm Türkiye’deki şehirler de tüm Müslüman aleminin şehirleridir. Tüm İslam alemi birdir. Şu veya bu şekilde yönetilmesi, idare edilmesi fark etmez. Müslümanlar kardeştir. İslam coğrafyasında bir kişinin ayağına diken batsa hepimizin canı acır.

Senegal’i ve diğer İslam coğrafyasını anlayabilmek, geçmişi ve geleceği, dünyamızı sağlıklı biçimde okumak problemlerimizin tümünü çözecektir.

            Sonsuz selam ve sevgilerimle, hoşça kalınız.4.5.2015 …….

YORUMLAR

  1. Kamil OĞUZ dedi ki:

    bu yazıda bahsedilen, üstazımız,kim oluyor ? bunu anlıyamadım.