Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

TALAT GÜRKAN’IN ANLATTIKLARI

TALAT  GÜRKAN’IN ANLATTIKLARI
30.12.2019
1.167
A+
A-

       TALAT GÜRKAN’IN ANLATTIKLARI

        ÇOCUKLUĞUMDAKİ TÜRKBEYLİ

Uzun bir süredir işlerimin yoğunluğu nedeniyle Türkbeyli mahallesini gezemedim. Bu Pazar günü çocukluğumun en güzel günlerinin geçtiği mahallemi gezdim. Mahallemizde Kır Cemil lakaplı Cemil amcamızın oturduğu koca konak yandı. O koca konağın yandığını görmek genç ihtiyar herkesin kalbinden bir şeyler alıppp götürdü. Koca konağın hemen karşısında Semra arkadaşımızın ve ablasının çocukluğunun geçtiği iki katlı ev de maalesef yok artık.

Koca kavak, yıllara meydan okuyan o koca kavak da gitti. Kargaların leyleklerin yuva yaptığı, çapını 5 kişi el ele verse ölçemediği o koca kavak, çocukluğumuzun korkusu koca kavak, direndi umutla direndi  ama buraya kadar dedi ve bir gece sessizce usulca yavaşça kimseyi rahatsız etmeden boynu bükük kaderine razı oldu.

Koca kavak da gidince mahallemizin kala kala Küçük Türkbeyli deresi kalmıştı. Hani çocukken içersinde balık tuttuğumuz deremiz, susayınca tertemiz suyundan içtiğimiz deremiz, ördeklerin kazların dere kenarındaki çalılara yumurtladığı deremiz, yaz günü serinlemek için yüzdüğümüz deremiz, kıyısındaki bahçelerden bostanlardan mısır çalıp mısır kızartmak  için kenarında ateş yaktığımız deremiz o da gitti. Harmanların tam arka kısmından köprüye kadar beton kafes içine alınan deremiz. O da sizlere ömür,  artık ördekler, kazlar, o çalılıklar kalmadı boşuna aramayın şimdiki gençler bizim gençliğimizdeki gibi köprünün oradan çoraplarınızı çıkarıp suya girmeyin çünkü derede su yok ayakkabı ile derenin kaynarca tarafına ıslanmadan gidebilirsiniz. Balıklar da göç etti onlar da o koca kavağa üzüldü, Cemil amcanın konağa üzüldü, harmanlara üzüldü.

Deremiz derseniz koca kavak yoksa, Kır Cemilin konağı yoksa, harmanların o eski hali yoksa bende yokum dedi veee deremiz de gitti. Ya cami yanındaki dere damımız. Kocaman siyah kazanlar. Fırsatını bulduğumuzda o koca kara kazanların altında yanan ateşte kızarttığımız mısırlar  ya annelerimizin ablalarımızın o kocaman kalaslarda çamaşır tepmeleri. Çamaşır makineleri çıktı deredamı da gitti, garibim deredamı ne yumuşatıcı gördü ne kireç sökücü gördü ne matık deterjan gördü. Ne açma kapama düğmesi vardı, ne durulama bölmesi vardı, elektrık harcamaz kurulumu için servise gerek yok, deredamı da çocukluğumuzun bir anısı olarak göçtü gitti.

Gözlerim en çok ne aradı bilirmisiniz dostlar. Melih arkadaşımızın bahçesindeki üç adet ekşi elma ağaçları  dallarının yarısı yola sarkmış yarısı bahçe içerisinde kalan o elma ağaçları inanın bir tanesi ile üç kişilik bir aile rahat doyardı o kadar bereketli bir ağaç idi bu üç ağaç.

Gökmen ve Kırmızı dersem Melih arkadaşım da hemen anlar, inanın Gökmen ve kırmızı bizle futbol maçı yapardı hele gökmen arka ayakları ile topa bir vururdu çayırdaki futbol topu soluğu Tabaklar mahallesinde alırdı.  Hele kırmızı inanın Galatasarylı Sabriden daha iyi orta yapardı onlar da yok artık.

Bu kadar da olmaz demeyin ben ve benim yaşıtlarım en çok da Türkbeyli deresine gelen seli bile özledik. Neydi o seller rahmetli Lütfü amcamızın evini göz önüne getirin, gelen sel o evin birinci katını aşardı  rahmetli lütfü amcamızı oturduğu pencereden kimse kaldıramazdı  o gelen sel de birkaç aile kışlık yakacak odununu bile toplardı şöyle gegekli bir uzun sopa selde giden oduna gegeği tak çek kıyıya al sana bir kışlık odun oda bitti o seli getirecek yağmurda kalmadı. Zaten o sel bir gelirse o daracık beton yığınına hapsedilen dere artık bendimi çiynerde kükremiş aslan gibi taşar mı  yoksa coşar mı göreceğiz.

En son mahallemde bir koku aradım  onu herkes hatırlayacak neyin kokusu mu tabii ki  rahmetli Naime ablamızın yaptığı bazlama kokusu.

Rahmetlinin yaptığı bazlama kokusu inanın 100 metre uzaktan duyulurdu  tamam derdik Naime abla bazlama yaptı. Biz hemen gazlardık payımıza düşeni alır içine de kaz yağı peynir artık ne bulursak doldur ve otur bir kenara açlığını unutturuncaya kadar ye. Ya mahallemizin cumhurbaşkanı Teberik ninemiz ayağında siyah şalvarı, siyah mesleri,  ağzında sigarası, o heybetli boyu ile elinde tespihi mahalle teftişine çıkması unutulur mu.

Ya bana reis lakabını takan Huriye ninemiz  reis lakabının ömrümün sonuna kadar gururla taşıyacağımı bilerek bana o lakabı takmıştı. Reis Türkbeyli’nin reisi ondan habersiz mahallede bir şey yapılmazzz önce reise danışılacak.

Sahi az kalsın unutuyordum. Ahmet ERDOĞAN abimizin evinin üst tarafındaki samanlık harmanlardaki samanlıklar  ve mahir pastanesinin hemen altındaki samanlık hepsinin de en üst kısımlarına çıkıp oradan alttaki samanların üzerine kendimizi atmak en güzel anımızdı arada samanların arasında kalan üngendere diyren ahh bir de onların üstüne düşersek nadullu üngendere yemiş inek gibi koşuştururduk.

Evettt mahallemize  geldim bizim eski evin oradan  anayola çıktım  son bir umut yoldan Türkbeyli mahallesine baktım belki şaka yaptılar belki hepsi benden saklandılar  diye kafamı çevirdim baktım ve gözlerimden bir kaç damla gözyaşı. Seni çok özledim ey Türkbeylim, ey koca kavak, eyy Türkbeyli deresi, ey Kır Cemil amcanın konağı, ey Semraların evi, ey dere damı ve çocukluğumuzun yaşanılası şeker bayramları kurban bayramları. Derken uzaklardan bir ses ey Türkbeyli gençliği iyi ki sizler vardınız sizlerle çoştuk sizlerle gururlandık sizlerle vakit geçirdik biz sizlere teşekkür ederiz diye bir ses duydum iki dakika sonra o ses de maalesef kayboldu.

Şükürler olsun ki o günleri yaşadık. Melih, Mesut, Sinan, Muharrem, Can, Cengiz, Mehmet Ali, Yaşar, Haydar, Ümit, Mete, Oğuzhan, Nihat, Uğur. Bu da futbol takımı gibi oldu.

Geçmişten Günümüze Mengen ve Aşçılık / Aydın ERÇELİK / Fotoğraflar Hüseyin VARLIK 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.