Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

DEMOKRASİ -Tahsin AKDUMAN

12.05.2014
396
A+
A-

Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimi olarak tanımlanır.


Demokraside; eşit ve belli sürede yapılan seçimler, seçimle oluşan meclis, yasal eşitlik, bireysel özgürlük, çoğunluk yönetimi, hukukun üstünlüğü, azınlık haklarının güvenceye alınması, sosyal eşitliği sağlama, fırsat eşitliği, sivil toplum, her inanca eşit yaklaşım, insan hakları, kuvvetler ayrılığı, özgür basın gibi kavramlar öne çıkmıştır.

Demokraside halkın kendi kendini yönetmesi temel dayanaktır. Bu ise kendileri adına karar alacak kişileri seçmeyi sağlayan oy vermenin yanında referandumlar gibi doğrudan etki yoluyla veya dolaylı olarak miting, gösteri gibi dolaylı yollarla sağlanmaktadır.

Cumhuriyet bir rejim biçimidir. Halkın kendi kendini yönetmesi olarak tarif edilir. Temsili devlet başkanı olan cumhurbaşkanı parlamento tarafından seçilir. Esas yetkiler başbakandadır. Türkiye’de Cumhuriyetin ilanından 1950 yılına kadar ülkeyi Cumhurbaşkanları yönetmiştir. 1950 lerden sonra Cumhurbaşkanları temsili hale düşmüş ülkeyi Başbakanlar yönetmiştir. Çünkü parti örgütünün Genel Başkanı ve halkın direkt seçtikleri Başbakanlar olmuştur.

Demokrasi bir ülkenin gelenekleri ile ortaya çıkmış yönetim biçimidir. Cumhuriyet olmazsa demokrasi olmayacağını iddia etmek abestir. Çünkü dünyanın en iyi demokrasilerinden İngiltere’de rejimin başında kraliçe, İspanya’da kral, Japonya’da imparator vs. vardır. Buralarda yönetim geleneksel hale gelmiş olup ülkeyi seçimle gelen Başbakanlar yönetmektedir. Bu ülkelerde yaşayan insanlara verilen değer yani insan hakları, refah seviyesi ve medeniyet anlayışı üst seviyededir. Seçimler zamanında yapılır, hükümetler kurulur, seçimi kaybedenin yerine yenisi gelir. İçerideki anayasal hiçbir kurum veya zümre diğerini engellemeye veya darbeye teşebbüs etmez.

Bizim tarih içinde geldiğimiz noktaya bakacak olursak; 1950 lerden önce demokratik bir yönetimden bahis edilemez. 1950 den sonra ise seçimle gelmiş, ülkede birçok atılımlar yapmış, refah sağlamış bir hükümete iki seferdir seçimde yenilince ülkedeki bazı kurumlar; ordu, yargı, üniversite, basın, bazı partiler işbirliği içinde komplo kurarak seçimlere bir sene kala, 1960 da darbe yapmışlardır. Burada halkın verdiği oylar hiçe sayılmıştır. Daha sonra bu gelenek 1971 ve en son 1980 de tekrarlanarak hükümetler düşürülmüştür. Yine 1997 yılı 28 Şubat olayları ile Cumhurbaşkanı, ordu, yargı, Anayasa Mahkemesi, Üniversiteler, YÖK, Basın, bazı siyasi partiler, iş ve işveren kuruluşları bir araya gelerek halkın  % 50 ye yakın oyunu alan partilere darbe yaparak hükümeti yasal olmayan çeşitli entrika yollarla düşürmüşlerdir. Darbe mevcut yasal hükümetleri çeşitli odakların seçimle değil yasal olmayan yollarla iktidardan uzaklaştırmasıdır.

Yine 2002 de halkın en yüksek oyunu alarak parlamentonun 2/3 kadar milletvekili çıkaran bir partisi iktidarda yasal olmayan şekilde, yargı, Anayasa Mahkemesi, basın, bazı siyasal partiler, Cumhurbaşkanlığı vs makamları kullanılarak kapatılmak istenmiştir.

En son geldiğimiz noktada da;  dış destekli olması kuvvetle muhtemel olan, devlet içerisinde görevli bazı memurlarca desteklenen, bazı yargı görevlileri ile komplo hazırlayabilen, dinlemeler yapan bunları yakalanmadan yayınlayabilen, dış ülkelere devlet içinde yaptığı bu çalışmaları vermesi muhtemel olan veya vermemesi için hiçbir sebep olmayan bir yapı ve bu yapıyı ülkeye karşı yaptığı bu ihanet olaylarında canhıraş bir şekilde destekleyen bir basının varlığı ile ülkemiz ve devletimiz karşı karşıya kalmıştır.

Buraya kadar anlatılanlarda gördük ki; her darbe girişiminde yargı mensuplarının muhakkak parmağı bulunmaktadır. Ne yazık ki son olayda askeri kışkırtamamışlar ve bu işin içine sokamamışlardır.

Bir iktidar seçimle geliyor, normal zamanda seçimleri yapıyor halka hesabını veriyorsa başka odaklar aramak hatadır. Biz bu ülkeyi % 30 oy desteği ile yöneten darbe ile yönetime el koyan iktidarları gördük. En kötü sivil yönetim darbe ile gelen en iyi yönetimden daha iyidir.  % 50 ile iktidar olan bir yönetimi kabul etmemek hıyanettir. Seçimde dağdaki çobanında, üniversitedeki profesöründe oyu eşittir. Seçim adaletli mi? Herkes rahatça basın, halk önünde ve hakim huzurunda oy kullandı mı? O zaman hazmedeceğiz. Fakat bu konuda bile medeniyet seviyesine çıkamayanlarımız var.

Bizde basının toplum mühendisliğine soyunması adet olmuştur. İktidarı muhalefeti ile istediğini yazmaktadır. Hatta bazen darbecilerin yanında olduğu gibi zaman zaman da şakşakçısı konumunda olmuştur. Basın iç ve dış bazı sermaye guruplarının menfaatlerinin peşinde de olagelmiştir.Siyaset yapmak isteyen gerekli partilerde yapar.

Bazı muhalefet partileri, hükümete çeşitli odaklarla işbirliği halinde her han komplo kurma konumunda bulunmaktadır. Seçimleri nasıl kazanırız, halkın gözüne nasıl gireriz, proje üretiriz değil ne olursa olsun iktidar gitsin darbecilerle beraberiz durumundadırlar. Bazı siyasi partiler adlarında ve programlarında demokrasi bulunsa dahi ırkçılık konumundan kurtulamamakta ve dar bölgelerinde hiçbir zaman iktidar olamama konumlarını korumaktadır.

Bazıları hemen demokraside yasama, yürütme, yargı kuvvetler ayrılığı ilkesini hatırlatıyorlar. Öncelikle bizim yargı sistemimizin en sıkışık dönemlerde ne zaman evrensel hukuk normlarına göre hareket etiğini bir hatırlatsınlar. Yargı tarihimiz boyunca hep sabıkalıdır. Yasama gerekli hukuk kuralları içinde kanunları yapıyor.  Fakat AYM, HSYK, ve diğerleri hatta en alt sıradaki hakım veya savcı bile siyasetçi gibi davranıyor. Hatta darbeyi destekliyor. Yargı normal davranmaz birtakım odakların emrinde siyaset yaparsa kusura bakmayın yasama da gerekli tedbirini alır. Çünkü demokrasilerde egemenlik kayırsız şartsız TBMM nindir.

Sonsuz selam ve sevgilerimle, hoşça kalınız.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.