PANTÜRKİZİM-PANİSLAMİZİM-Tahsin AKDUMAN

3 Mayıs Cumartesi günü saat 16.00 da Filistin’in Büyükelçisi Nabil Maruf ve Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva Bolu Belediyemizi ziyarete geldiler.

Belediye Meclis üyelerimden birkaçı ile bizler de oradaydık. Ziyaret sebebi ile Belediye Başkanımız Alaaddin Yılmaz ile Konuklar… arasında Ülkelerimizin kardeşliği ve geliştirilmesi açısından tarihi ve kültürel alanda çok önemli meseleler konuşuldu. Bu vesile ile ben de bu konularda bazı şeyler söylemek istiyorum.
Merhum Turgut Özal’ın dediği gibi, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne, Atlas Okyanusundan Çin Denizine, Kırımdan Hint okyanusuna uzanan geniş alanda imparatorluklar, devletler kurmuş, dünyayı yönetmiş şanlı bir tarihi olan bir Milletin mirasçısı olan evlatlarıyız. Türkiye eskiden olduğu gibi yine bu coğrafyanın jeopolitik olarak ortasında ve her alanda söz sahibi olan, bu alanda yaşayanlar tarafından gelecekleri için ümit bağlanan bir ülkedir. Balkanlar’da hesabı olan, Kafkasya’da hesabı olan, Orta Doğu’da hesabı olan, Orta Asya’da hesabı olan, Türkî cumhuriyetlerde hesabı olan, İslam coğrafyasında hesabı olan artık Türkiye’yi muhakkak hesaba katmak zorundadır.
Osmanlı’nın yıkılışından bu yana ezilmişlik psikolojisini üzerinden atamayan toplumumuz içine kapanık bir hale gelmiş dünyayı ve geçmişte beraber yaşadığı coğrafyayı adeta yok saymış kardeş olduğunu bile söylemeye korkar hale gelmiştir. Ancak Özal ile başlayıp kesintiye uğrayan ama Son 10 yıldır tekrar Türkiye’nin büyük ve hatırı sayılır, değer verilen bir devlet olma yolundaki çabaları tüm Türk ve İslam dünyasını ümitlendirmiştir.
Osmanlı son döneminde İttihatçıların Pantürkizm hülyaları Cumhuriyetin temelinin de ulusal bir karakter almasını sağlamıştır. Bu akım yüzyıllardır Osmanlı toplumu içinde kardeşçe yaşayan çeşitli kavimleri de etkilemiştir. Türkler, Türkçülük davası güttüğü gibi benzer şekilde her millet de kendi ırkını öne alan akımların kurbanı olmuştur. Mesela Arap dünyasında olduğu gibi, krallığından, Faşistinden, Sosyalistine, birçok ırka dayalı Arap devlet rejimi ortaya çıkmıştır. Türki cumhuriyetler de başka bir rejimin kurbanı olarak asli karakterlerini unutup Sovyet boyunduruğunda senelerce bağımlı kalmıştır. Hatta kendi ülkemiz bile Türk ve Kürt diye yıllardır uygulanan her iki tarafın ırkçı yanlış politikaları yüzünden bölünme tehlikesi ile karşı karşıya gelmiştir.
Orta Asya bizim aslımızın geldiği yerdir. İslam’ı da bize Anadolu’ya öğreten şu anda Türki Cumhuriyetlerin bulunduğu coğrafyada yaşayan insanların ataları olan Alperenlerdir. Şimdi onlar da, yıllardır yapılan kasdi yanlış politikalar sonucu unutturulmaya çalışılan bizim en büyük ortak paydamız olan İslam’a tekrar sarılıyorlar. Bu bölgelerden pek çok kız ve erkek öğrenci gelip Bolu’muzdaki Diyanet Eğitim Merkezinde Kur’an ve İslam’ı öğreniyorlar. Buradan Diyanetten görevli pek çok görevli arkadaşımız Türki Cumhuriyetlerde İslam’ı anlatıyor. Esasında geçmişte İslami fikirlerin, gelişmelerin ve ilmin geliştiği bölge bu iklimdir. 1990 lı yılların başından itibaren içimizden bir hizmet gurubunun Türki Cumhuriyetlerde okul açması ilk anda okullar laik ve ırki mahiyette de olsa aramızdaki bağları kuvvetlendireceği ümidi ile hepimiz destekledik. 30 yıldır çok mesafeler alındı. Türkiye’de de halk kendi asli haline dönmeye başladı. Ancak buralara eğitim vermeye giden gurupların da eğitimlerini ırki ve laik halden biraz daha bizim aramızdaki asli bağ olan İslami yöne doğru kaydırmaları gerekiyordu. Fakat bunu bırakın, bu gurubun kendi ülkesindeki kardeşleri ile beraber hareket etmeleri gerekirken kendi ülkesinde devlet ve hükümet karşıtı ve dış düşman güçler ile beraber hareket eder hale gelmesi sonucunda bu coğrafyada yıllardır yapılan hizmetlere ve oralarda fedakarca çalışan kardeşlerimize yazık olmuştur.
Yine yıllarca Osmanlı Devletinde aynı atmosferi soluduğumuz İslam coğrafyası İmparatorluğun yıkılışından sonra dış güçlerin de kışkırtması ile çeşitli ırki temele dayanan rejimlerin altında çok acılar çekmiş hala da çekmektedir. Ama aynı Türki Cumhuriyetlerde olduğu gibi Arap aleminde de halk inançlarına bağlı ve sağduyuludur. Bizde de yanlış politikalar sonucu anlamsız bir ırki Arap düşmanlığı aşılanmaya çalışılmıştır. Biz Filistin’de zulüm görenlere, Mısır’da haksızlığa uğrayanlara veya bizim coğrafyamızda her hangi bir şekilde sıkıntıda olanlara bigane kalamayız. İslam inancımız bunu emreder. Ahirette de bunun hesabını veremeyiz.
Unutmayalım geçmişte bizde veya oralarda bazı idareler yanlış yapmıştır veya yapabilir. Ancak bu coğrafyada yaşayan halk her zaman kardeştir, birdir. İdareler olarak birbirimizi umursamazlık yapamayız. Dış düşmanların kara propagandalarına aldanıp ben kardeşime, aslıma, neslime, dindaşıma sövemem. Sövenlere müsaade etmem. Arama; ırki, mezhebi, idare şekli vs. her hangi bir fitneyi sokan veya körükleyenlere karşı çıkarım.
Filistin’in Büyükelçisi Nabil Maruf ve Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva Bolu Belediyemizi ziyareti vesilesi ile tekrar anladım ki bizim geleceğimizi şekillendirecek ve Dünyada bizi birbirimize yaklaştırıp kardeşçe yaşamamızı kolaylaştıracak en büyük bağımız İslam’dır. Bu konuda konuklarımızın gözlerinde gördüğüm ışıltı beni ümitlerimi artırmıştır.
Sonsuz selam ve sevgilerimle, hoşça kalınız. 5.5.2014