Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

Plaklar sustu be ustam…

12.08.2014
1.218
A+
A-

 

Ayrılıkları yazmak hep zor olmuştur. Yaşamak ayrı bir hüzündür kendi başına. Oysa ki ben bu yazıyı, o güzel insan aramızdan ayrılmadan yazacaktım. Olmadı…

Ertelemeler hep iz bırakıyor insanlarda. 70’li yılların, çocukluğumuzun eğlence merkeziydi Yaman Sineması. Bir binanın bodrum katındaydı. Maç yaptığımız harman yerine yakındı. Sinema başlamadan yarım saat önce çalmaya başlayan 45’lik plaklardan yükselen müzikleri dinleyerek sinema saatimizi ayarlardık. Tabi bir gün önceden orada harcayacağımız kuruşlarımızın tedarik yollarına kafa yorardık. Herkes bir yerlerden ayarlardı. Gidemeyenler olurdu. Zaman zaman bizde gidemezdik. Kimimiz simit satar, kimimiz çıraklık yapar, kimimiz binbir türlü yalanlarla büyüklerimizden tamamlardı sinema harçlıklarını. Sinemanın giriş merdivenlerinin başında Necük ninemizin ahşap evi var idi. Tam yanında elma ağacı. Az elmasını aşırtmadık nenemizin. Dallarını, kırmayın, yerlere düşenleri alın derdi. Karanlık bir dehlize giriyormuş gibi merdivenleri iner, masanın başında oturan kezban yengeden, ya da Mustafa amca’dan önce biletlerimizi alırdık. Sonra masa topu oynamak için sıraya girerdik. Mustafa amca ile Kezban yengenin oğulları satılmış abim ve süha kardeşimin koşturmaları başlardı. Biri makine dairesinde makara filmleri hazırlar, diğeri külah yapıp çekirdek paketlerdi. Buzdolabının başında arka arkaya elvan gazoz, Ankara meyveli meşrubatlarının kapakları arka arkaya açılırdı. İkide bir masa topunun kumanda kollarının demiri çıkar, satılmış abi elinde kerpetenle ince ayar yapınca bir şakırtı kopardı. Ne kadar yavaş oynayın desede masa bile isyan ederdi bize. Sinemanın girişinde masada oturan Kezban yenge, bir yandan sinema bileti, bir yandan da çekirdek satardı. Üşümemek için sıkı sıkıya giyinir, zaman zaman çekirdek alacak parası olmayanlara birer avuç verir ve o çocukları öylesine mutlu ederdi ki, bunu şimdi daha iyi anlıyorum.

Sinemacı Yaman ailesiyle dostluğumuz her zaman iyi olmuştur. Yıl 1983’tü. Askere gitmemize günler kalmıştı. Ferdi Tayfur’un Batan Güneş filmi ortalığı kasıp kavuruyor. Satılmış abi dedik. Ahmet Yılmaz arkadaşımla beraber şu filmi bize özel oynatsana. Bak biz askere gidiyoruz. İnanırmısınız bilmem. Ne demek dedi. Koca sinemayı bize kapattı. Ortaya bir masa attık. Masanın üstü dolu. Damacana şarap.

Öylesine bir keyif yaşattı ki bize, o kadar mutlu olmuş, Ferdi’nin huzurum kalmadı şarkısı ve şarapla da kafayı bulmuştuk. Bir sobanın başında toplanıp, az mı bekledik sinema saatlerini. Yaşlarımız ilerledikçe, teknolojide süratle yoluna devam ediyordu. Sonunda teknloji makaralı film dönemini sildi süpürdü. Video oynatarak devam etti ekmek parası kazanmaya bir müddet. Aslında Satılmış abi öğretmendi.

O meşhur dönemde yasaklılar arasına girenlerden. Uzun yıllar sonra çıkan afla, çokta yakıştığı öğretmenliğine dönüş yaptı. Evli ve iki çocuk babası olan abimiz son dönemlerde ilköğretim okul müdürlüğüne kadar yükselmişti. Çalışmayı seviyor ve emekli olmamıştı En önemli zevklerinden biriside futboldu. Mengenspor’da forma giymiş, beraber top oynamıştık. Hiçbir zaman kapris yapmayan, fırsat buldukça idmanlara çıkan, şans verildikçe oynayan spor sevdalısı biriydi. Nasıl bizi askere giderken kırmadıysa, gelincede hadi Mengenspor’un Düzce’de maçı varmış, seyretmeye gidelim dediğimizdede işini bırakarak bize eşlik ederek yine kırmamıştı.

İki hafta önce aramızdan, sessiz sedasız ayrılıverdi. Görevi başında rahatsızlanan muhterem abim, kadim dostum, güzel ve beyefendi insan tedavi gördüğü sırada yorulan kalbine yenik düştü… Böyle bir insan nasıl tarif edilir, kelimeler kifayetsiz kalıyor. Yaşadığın süre içinde bize gösterdiğin sevgi, saygı ve dostluk için sana binlerce kez teşekkür ediyorum. Ve her zaman plaklar çalarken sana koşardık.

Ama artık plaklar sustu be ustam. Elbet bir gün buluşacağız. Şarkılara kaldıkları yerden devam ederiz. Nurlar içinde yatasın. Mekanın cennet olsun. Seni özledik bile…

Yüreğinizden sevgiler,yüzünüzden gülücükler eksik olmasın. Sevgiyle Kalın…

 

YORUMLAR

  1. Turgut TABAK dedi ki:

    Göbercin yazını çok beğendim, yüreğine sağlık…
    Senin kadar olmasa da bizim de ufak tefek anılarımız oldu Satılmış abiyle.
    Metin Kaynar, Şener Cantürk ben ve şu an isimlerini hatırlayamadığım bir kaç kişi daha saz, org, darbuka, gitar ne varsa getirip sinema salonunda prova yapardık. Satılmış abi bizden hiç para almadığı gibi bazen gazoz ikram ederdi bazen de çay demlerdi beraber içerdik.
    Bir de masa tenisi oynadığımızı hatırlıyorum daracık bir alanda.
    Su’cuydu zannımca Satılmış abi… Ama bizim yaptığımız dangır dungur müziği de dinlerdi nezaketen.
    Işık içinde uyu abi, senin için bir türkü paylaşıyorum site yönetiminin izni olursa:
    http://www.youtube.com/watch?v=ekm4H71GNYI

    1. sinan gökdemir dedi ki:

      sevgili dostum.en uç zamanlarında sevdim seni.halada öyle.herkesin dönem dönem uçları vardır.bizimkisindede sen dostluğunu esirgemedin.ne güzel sevgi denen şey.hele şu kardeşlik.abimizin mekanı cennet olsun.sevgiyi dostluğu paylaştığın için sağol.seni seviyorum.dostun göbercin.