Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

YALAN- Tahsin AKDUMAN

13.08.2013
472
A+
A-

Daha maaşını yeni almıştı. Çok iyi görüştüğü ve iyi bir esnaf olarak tanıdığı ve yedikleri içtikleri bazen aynı olan bir dostu maaşının yarısını bir haftalık ödünç istiyordu.


Daha önce de bu şekilde kısa vadeli hatır için para vermiş ve geriye almıştı. Bu sefer de hatırı sayılır bir meblağ olan parayı arkadaşına verdi. Bir hafta geçti para gelmedi. İki hafta, üç hafta, bir ay, üç ay, altı ay yine gelmedi. Çay içme bahanesi ile bir iki sefer dükkânına uğradı, parayı isteyemedi ama ima ile vermesini talep etse de borçlu muhatap oralı olmuyordu. Artık dostlukları da ilişkileri de zayıflıyordu.

Alacaklı parayı borç vereli bir sene dolmuştu. İlişkiler artık iyice zayıflamış, dostlar artık birbirini görmek bile istemiyordu.  Alacaklı artık içerlemeye başlamıştı. Kandırılmak ve dolandırılmak duyguları arasında bocalıyordu. Belki paranın maddi değerini de artık unutmuştu. Ancak dolandırılmayı içine sindiremiyordu. Kimselere de olayı birtakım sebeplerden anlatamıyordu. Niçin bir izahat, mazeret bildirmeden sessizce zaman geçtiğini de anlayamıyordu. Kimseye de bir şey söyleyemiyordu. Yalnız borçlunun işlerinin bozulduğunu duyuyordu. Bu arada araya tanıdık ortak dostlar sokuldu haber gönderildi. Hatta borçlunun çekindiği hürmet ettiği büyükleri devreye sokuldu. Ama nafile borç ödenmiyordu. Hatta ortak büyükleri olan ve borçlunun da kayın pederi olan zata da derdini anlattı. Zaman içinde hiçbir şey değişmemiş ve zaman da üç seneyi doldurmuştu.

Alacaklı en son bir mecliste borçluyu gördü. Muhatap yine gözlerden kaçıyor ve kaçamak ile görmezlikten geliyordu. Bir punduna getirip alacaklı borçluya “Ya arkadaş ne kaçıyor beni neden görmezden geliyorsun?” deyip durdurdu. Neyse bir tenhada konuştular. Alacaklı “ Arkadaş ben kendimden şüphe etmeye başladım. Hatalı ben miyim? Yoksa ben mi bir yerde yanlış yaptım. Niye bir şey söylemiyorsun? Niye benimle görüşmüyor ve konuşmuyorsun?” Bir sürü mazeret ve sebep sıralanıyor. Yeni sözler veriliyor.

Yukarıda anlattığım şekilde hepimiz aynı olayların benzerine muhatap olmuşuzdur. Burada maddiyattan da önemli olan verilen sözlerdir. Sözlerin tutulup tutulmamasıdır. Yani doğruluğun ve de yalanların öne çıkmasıdır.

Hep anlatırlar. Bir yolcu çölde devesi ile giderken aç susuz birisini görür. Ona acır. Su ve yiyecek verir. Sonunda da kendi devesine bindirir ve yola çıkarlar. Ama az önceki aç adam deveyi mahmuzlayarak yolcuyu çölde bırakır. Ancak yolcu devenin üstünde giden adama arkadan koşarken bağırmaktadır. “ Ne olursun bu olayı kimseye anlatma. Yoksa bundan sonra çölde, yolda aç, bitap kalan kişilere kimse yardım etmez.”

Ben de bu olayları duydukça aynı duygulara kapılıyorum. Üç- dört seferdir benden borç para isteyen çok sevdiğim birisine borç istediği halde veremiyorum. Çünkü onu sevdiğimden dolayı onun dostluğunu kaybetmekten korkuyorum.

 “Beni en çok üzen, senin yalan söylemen değil, bir daha sana inanmayacak olmamdır.” Viktor Hügo

Sonsuz selam ve sevgilerimle, haftaya kadar hoşça kalınız. ……12.8.2013

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.