Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ-Tahsin AKDUMAN

10.08.2014
478
A+
A-

10 Ağustos 2014 Pazar günü yeni dönem Cumhurbaşkanımızı seçmek üzere sandık başına gideceğiz. Türk ve İslam tarihinde dört halife devrini dışarıda tutacak olursa ilk defa devlet başkanımızı bizler yani halk seçeceğiz.
Tarihi günlerden… geçtiğimizden tarihe not düşmek adına bazı şeyleri hatırlatmayı kendime görev addediyorum. Çünkü bizler geldiğimiz noktayı ve geçmişi çok çabuk unutuyoruz.
Yukarıda belirttiğim istisna dışında tüm devlet başkanı seçimlerine baktığımızda ya atama ya silah zoru veya dolaylı yollardan birtakım meclisler veya saltanat yolu ile devlet başkanı seçilmiştir. İki bin yıllık geçmişe baktığımızda Türklerde güçlü olan silahla ve saltanat ile iktidara gelmiştir. İslam tarihinde de Emevi, Abbasi, Selçuklu, Osmanlı vs. saltanat ve güç iktidara egemendir. Türkiye Cumhuriyeti Kuruluş aşamasında ilk Millet Meclisinde durum tam olarak demokratiktir. Ancak daha sonraları tek adamlık ve devlet başkanının meclis tarafından asker, yargı, bürokrasi, basın vs gibi oligarklar gölgesinde seçilmesi benimsenmiştir.
Bugüne kadar gelen cumhurbaşkanlarını hep meclis seçmiştir. Gelen cumhurbaşkanları da son 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e kadar hep bir vesayet ve belli kalıpların düşüncesini yaşatma kaygısı ile milletin değil, belli vesayet güdümlü düşüncenin adaylarından başkasının seçilmesine müsaade etmemişlerdir.
10. Cumhurbaşkanı’nı görev süresi 16 Mayıs 2007’de dolmaktaydı. Mecliste 334 oyula iktidarda olan Ak Partinin, kendi siyasal çizgisinden bir ismi cumhurbaşkanlığına seçmesi engellenmek istendi. Seçimin kaderini ise, dört ay önce ortaya atılan 367 sandalye yeter sayısı tartışmaları belirledi. Muhalefet partileri de bu vesayet durumunu destekledi. Mecliste yapılan oylamada toplam 361 oy kullanılırken, Abdullah Gül 357 oy aldı. Oylamanın hemen sonrasında, CHP 367 iddiasıyla seçimi Anayasa Mahkemesine taşıdı.  Aynı günün akşamı Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine, daha sonra e-muhtıra olarak anılacak, 27 Nisan bildirisi denen bir basın açıklaması konuldu. Anayasa Mahkemesi 1 Mayıs’ta verdiği kararla, 367 iddiasını kabul ederek yapılan birinci tur oylamayı iptal etti. Bunun üzerine 6 Mayıs’ta yapılan iki yoklamada da toplantı yeter sayısının 367 bulunamayışı yüzünden 11. Cumhurbaşkanı seçilemedi. Anayasa Mahkemesi’nin oylama iptali kararı üzerine, cumhurbaşkanlığı seçimi henüz tekrarlanmadan, AK Parti 24 Haziran’da seçimlere gidilmesi için meclise teklif sundu. Daha sonra, tüm partilerin desteğiyle 22 Temmuz 2007 tarihi için, seçim kararı alındı.
Bence bu seçim kararı Türk tarihinin dönüm noktasıdır. Bu tarihte alınan kararlar ve vesayet kafalı olanların çırpınışlarına rağmen gelinen nokta bundan sonraki aşamalarda gerçekleşmiştir. Tarihimizde milletimizin önü kapanmayacak şekilde açılmıştır.
Bundan sonra Mecliste seçim kararı alınmasının yanında, anayasada bazı değişikliklere gidildi. Buna göre, genel seçimlerin yapılma süresi beş yılda birden, dört yılda bire düşürüldü. Cumhurbaşkanlığı seçiminin iptaline yol açan toplantı yeter sayısı konusu, meclisin tüm işlemlerinde üçte bir çoğunluk olarak netleştirildi. Cumhurbaşkanının meclis tarafından değil, halk tarafından iki turlu oylamayla seçilmesi kararlaştırıldı. Yedi yıl olan görev süresi beş yıla düşürülerek, iki kez seçilebilmenin önü açıldı. Değişiklik paketi mecliste 376 oyla kabul edilmişti. Ancak yeni cumhurbaşkanı seçilemediğinden, görev süresi dolmasına rağmen görevini sürdüren Ahmet Necdet Sezer, yapılan değişiklikleri “rejimi sıkıntıya sokar” eleştirisiyle veto etti. Değişiklik paketi tekrar geldiği mecliste, bu kez 370 oyla aynen kabul edildi. Aynı metinle ikinci kez önüne gelen paketi veto yetkisi bulunmayan Sezer, 15 Haziran’da paketi halk oylamasına sunma kararı aldığını; ayrıca Anayasa Mahkemesine iptal davası açacağını duyurdu. Yüksek mahkeme 5 Temmuz’da verdiği kararla Cumhurbaşkanlığının iptal taleplerini reddetti. Değişiklik paketi 21 Ekim 2007 ‘de yapılan halk oylamasında, %68 oyla kabul edilerek yürürlüğe girdi.
İşte tarihimizdeki dönüm noktası budur. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Türkiye bir dönüşüm geçiriyor. Bu günlere kolay gelinmedi. Bunu anlayamayanlar, fark edemeyenler, fark etmek istemeyenler her zaman hızla giden trenin en son vagonundan anları izlemeye mahkûm kalacaklardır. Asıl olan milletin çoğunluğunun görüşüdür. Artık milletin, halkın istemediği birisinin devlet başkanı olması mümkün değildir.
Bunun için bu değişimlerin öncüsü ve bundan sonra da Milletimize çağ atlatacak geleceğin mimarı Ak Parti Adayı Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Cumhurbaşkanı, Devlet Başkanı olarak yetki vermeliyiz. Bu bir tarihi görev ve vebaldir.
Her seçimde olduğu gibi bu seçim sonuçları için tahminlerimi belirtmek istiyorum. Bu yazıyı seçimden iki gün önce kaleme alıyorum. Önce Facebook sayfamda daha sonra da seçim sabahı Pazartesi yayınlanmak üzere Köroğlu Gazetesine gönderiyorum. Üç tane cumhurbaşkanı adayımız var. Birisi 12 yıldır Türkiye’ye Cumhuriyet tarihinde yapılanların en az 10 katı hizmet eden, Türkiyeyi hayal edemediğimiz noktalara taşıyan Ak Parti adayı Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır. İkincisi CHP ve MHP başta olmak üzere bazı partilerce desteklenen Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’ dur. İkinci adayı çıkaran partiler kendi dünya görüşlerinden birisini aday yapmaya cesaret edememişler ve Sayın başbakana ve dünya görüşüne rakip olması dahi düşünülemeyecek kötü bir benzer-kopyayı ve vesayet kurumuna bir örnek olarak aday yapmışlardır. Söylemlerinde suya sabuna dokunmadan birilerinin yani vesayetin adayı olduğunu beyan etmektedir. Bu adayın kimliği bile yeni Türkiye’nin habercisidir. Aslı varken kimse kopyaya oy vermeyecektir. Üçüncü aday ise Sayın Selahattin Demirtaş’tır. Kendisi geçmişte mensup olduğu camianın düşüncesi ve yaptıklarını hiç olmamış gibi, sanki sütten çıkmış ak kaşık gibi ortalıkta beyan ederek dolaşmaktadır. Gerçi bu geldikleri nokta bile sevindiricidir. Kendi temsil etmeye çalıştığı ırki temele dayalı toplumsal oylarının miktarını seçimde ölçmeye çalışmaktadır.
Benim tahminime gelince; Sayın Recep Tayyip Erdoğan ilk turda en az % 55, Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu en fazla %35, Sayın Selahattin Demirtaş en fazla % 7 oy alacaklarını tahmin ediyorum. Şimdiden Milletin doğrudan seçip yetki verdiği yeni Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve yeni Türkiye hayırlı olsun.
Sonsuz selam ve sevgilerimle, hoşça kalınız. 11.8.2014…….

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.