Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

23 NİSAN-Tahsin AKDUMAN

27.04.2014
451
A+
A-

Geçen hafta 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutladık. Geçen hafta yazamadığım bu konuda şimdi düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.


23 Nisan 1920 egemenlik ve bağımsızlığın tescillendiği tarihtir. Ancak Kurtuluş Savaşında Türk Milletinin önderi Mustafa Kemal’in niçin 23 Nisanı çocuklara bayram olarak armağan ettiğini anlamaya çalışıyorum. Gazi Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı 23 Nisan 1920 Cuma gününü Türk Milletinin en büyük bayramı kabul etmiş ve çocuklar kadar saf duygularla bu günü kutlayan Milletin sevincini görmüştü. Bu sevinç en güzel duygularla ifade edilebilmeliydi. Bunu da herhalde en temiz ve saf bir sevinç ve sevgiyle ancak çocuklar ifade edebilirdi.

Mustafa Kemal Ordu Müfettişi görevi ile Samsun’a ayak bastığında en önemli ve en sevilen ordu kumandanlarından biri idi. Bir diktatör gibi davranıp kendine bağlı birlikler ile harekete geçebilirdi. Bunu yapmadı. Milletini arkasına alarak hareket etmek için Erzurum Kongresi ve Sivas kongrelerini topladı. Daha sonra Ankara’da 22 Nisan 1920’de Osmanlı Meclisi Mebusanı kalan üyelerine ve yeni seçilen üyelere yapılan çağrı ile Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 günü toplandı. O gün, Hacı Bayram Camii’nde kılınan Cuma Namazından sonra topluca Meclis binasına gelindi. Türkiye tarihinde ilk kez padişah olmaksızın, 23 Nisan 1920, saat 14’de merasimle ve dualarla Meclis açıldı. İlk Meclis, İstanbul’dan gelen 90’ın üzerindeki mebusa ilave olarak, 125 devlet memuru, 53 asker, 53 din adamı ve çeşitli sayıda tüccar, çiftçi ve hukukçudan oluşan kadrosuyla çalışmalarına başladı.

Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920’de Meclis Başkanı seçildikten sonra, meclise teşekkürlerini ifade ederek ilk meclis konuşmasını yaptı. Meclisin açılışını izleyen gün, Mustafa Kemal’in teklifi ile aşağıdaki esaslar kabul edildi;

1) Mecliste beliren milli iradenin vatanın geleceğine doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üstünde bir güç yoktur.

2) Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.

3) Hükümet kurmak gereklidir. Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.

4) Geçici bir hükümet başkanı veya padişah vekili tayin edilmesi uygun değildir. Padişah ve halife, baskı ve zordan kurtulduğu zaman, Meclis’in düzenleyeceği kanuni esaslara uygun olan durumunu alır.

23 Nisan 1920’de kurulan Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme, zaman zaman da yargı yetkisini elinde topluyordu. Milletin tek temsilcisi sıfatıyla da kuvvetler birliği sistemini benimsedi. Dönemin şartları gereği bir Meclis Hükümeti sistemi kuruldu. Meclis Başkanı aynı zamanda Hükümet Başkanı idi. Devlet Başkanlığı diye bir makam yoktu. Hükümeti teşkil eden üyeler vekil diye adlandırılıyordu. Meclis olağanüstü yetkilerle donatılmış olduğundan, kuvvet ve yetki birliğini de bu niteliği ile temsil ediyordu. Meclis yurdun çeşitli bölgelerinden gelen Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Sünnisi, Alevisi vs kişilerin birliğinden meydana gelmişti. Onları birleştiren en büyük güçleri İslama olan inançlarıydı. Sonuçta TBMM bu azim ve inançla önderi Mustafa Kemal ile Kurtuluş Savaşını kazanmıştır.

Günümüze geldiğimizde; halen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üstünde bir irade yoktur. TBMM’ nin ilk açıldığında ilk madde olarak kabul edildiği gibi Milletin kaderini tayin edecek başka bir güç yoktur. Millet iradesinin nelere kadir olduğunu ve TBMM sinin kuruluşunu ve önemini anlamak için yakın tarihi bir daha okuyup olaylardan ibret almalıyız.

TBMM açılıp Cumhuriyet ilan edildikten sonra ulus devlet projesinin uygulanması neticesinde uzun yıllar millet ve devlet arasında kopukluklar yaşanmıştır. Millete dayatılan ithal devrimlerde ısrar edilmesi sonucu yapılanlar halkın bünyesine uymamıştır. 1960, 1972, 1980, 1997, 2004 yıllarında çeşitli şekillerde milletin seçtiklerine çeşitli bahanelerle müdahaleler yapılarak milletin iradesinin önü kesilmiştir. Devlet kimi zaman Alevilerle, kimi zaman Kürtlerle, kimi zaman da kendisi iç düşman ilan ederek irtica uydurması ile inananlarla yani kendi milleti ile uğraşmıştır. Devletin bu mücadeleleri binlerce ölümlere ve maddi manevi birçok kayıplara bedel olmuştur. Bizi çağdaş yarışta geri bırakmıştır. Devletin bu yanlış mücadele projeleri de Kürt mücadelesinde olduğu gibi 40 senedir devam ettiği halde, hatta bin yıl sürecek denilen irtica mücadelesinde de iflas etmiştir.1930 lardan 2000 yıllara kadar Devlet ve Milletin içinde iç mücadeleler sonucu kayıp yıllar olarak tarihte yerini almaktadır. Milletin binlerce yıldır mevcut olan birikimleri kötülenerek üzerine sünger çekilmiş, yenilik ve devrim diye sunulanları da kaymak tabakasını yiyen ve nemalanan mutlu bir azınlık dışında kabul eden olmamıştır.

Ulus devlet projesinin 100 yıla yakın zaman geçmesine rağmen sonuç olarak bize ne kötü sonuçlar kazandırdığı ortadadır. Millet ve devlet içindeki iç mücadeleler bizi yerimizde saydırmıştır. İki savaşta yıkılan Almanya, Japonya vs gibi devletler bugün yine dünyanın ilklerde olan sayılı devletleridir. Bizi ise yıllarca farkında dahi olamadan kendimizi yiyip bitirmişiz.

Yıllarca millet seçtiklerini TBMM sine göndermiş, iktidar olunmuş fakat muktedir olunamamıştır. Milletin biraz iktidarı ele aldığı; 1950-1960, 1984-1993 ve 2002-2014 yılları milletimizin dünyada en büyük atılımları yaptığı dönemlerdir. 2000 li yılların başından itibaren gözüken emareler ile eski yanlışlar tekrar edilmeyecek ümidi taşıyoruz. Son on yılda gelinen nokta ümit vericidir. İnşallah bundan sonra hem iktidar olunur, hem de muktedir olunur. Milletin ekserisinin dediği olur.

TBMM sinin açılışı ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun.

( Faydalanılan Kaynak: http://www.ataturk.net)

Ayrıca tüm okuyucularımın Kutlu Doğum haftasını kutluyorum. Alemlere rahmet olan Peygamberimiz HZ. Muhammet Mustafa’ya da salat ve selam ediyorum.

Sonsuz selam ve sevgilerimle, hoşça kalınız.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR