Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

KARDEŞLİK II-Tahsin AKDUMAN

31.07.2013
348
A+
A-

Risale-i Nur’un “Uhuvvet Risalesi” cemiyet olarak ve sahsi manada kardeşlik mefhumunu ele almıştır. Burada Uhuvvet Risalesi ışığında bu ikinci makalemizde de bu konuyu işlemek istiyorum.


Kardeşlik Arapçada uhuvvet sözcüğü ile ifade edilir. Uhuvvet, “ahi”, “ihvan” gibi kelimelerle aynı kökten gelmektedir. Uhuvvetin Arapça dil kuralları açısından bir özelliğini, bu kelimedeki “kardeşlik” i yani “kardeş olma durumu” nu geniş anlamda “ toplumsal olarak kardeşlik” olarak algılamamız gerekir.

Kardeşlik birkaç anlama gelir: Birincisi, aynı asıldan; yani aynı babadan olan ve aynı anadan ve aynı karından doğan (karındaş olan) kişiler, kardeştir. Bu kardeşlik, vücutlarımızın dünyaya geliş biçimi ile ilgilidir, dünya hayatına aittir ve geçicidir. Ahirete inanan insan için bu kardeşliğin ahirette de devamı iman şartına bağlıdır. İkincisi, aynı nesilden (soydan) gelen kişiler birbiriyle kardeştir. Bu kardeşlik bir ırk kardeşliği anlamına da gelir. Bu kardeşlik de dünyaya aittir ve geçicidir. Aynı ırka ya da millete mensup olan kişilerin kardeşliğinin ahirette de devamı da yine bunların imanına bağlıdır. Üçüncüsü, nesillerin kökünün Âdemoğluna dayanması nedeniyle bütün insanlar kökünde aynı ana ve babadandır. “İnsan kardeşliği” ya da “insanî kardeşlik” de denilebilecek olan bu kardeşlik de ancak imanla ebedi kardeşliğe döner. Dördüncüsü ise ilk üç kardeşliğe gerçek hayatı ve ebediyen devam etme kabiliyetini kazandıran kardeşliktir: İman kardeşliği denen bu kardeşlik, bedenlerimizin değil, ruhlarımızın kardeşliğidir. Bu kardeşlik kalıcıdır, ebedidir ve toplumsal hayatta insani ilişkiler açısından çok önemlidir.

Uhuvvet eksikliği tüm insanlık için zehirdir. Mesela müminlerin kendi aralarında kardeşlik prensiplerini uygulamamaları, gayrimüslimlerin İslam’a yaklaşmasına da mani olan bir engeldir. Aynı şekilde, müminlerin birbirleri ile olan tesanütlerini muhafaza etmemeleri umumi bela ve musibetlerin gelmesine de sebep olabilir.
Uhuvvet Risalesinde Müminlerde bulunabilecek bir olumsuz sıfat olarak nifak ve şikakın (münafıklığın-bölücülüğün), müminler arasında ve genel olarak cemiyette kin ve düşmanlığa yol açan taraf tutmanın ve inatçılığın ve hasedin; çirkin ve reddi gereken bir durum olduğu, zararlı ve zalimce olduğu ve insanlık için zehir olduğu, çeşitli yönlerden anlatılmaktadır.

Bir gemide kendinizle beraber dokuz masuma karşılık bir cani için fedasının zulüm olduğu belirtilerek kendisinin de başkasını kolaylıkla feda edebilecek olsa dahi sıra kendisini feda etmeye geldiğinde daha dikkatle düşünecek olmasına işaret edilmektedir. İşte burada adaletin her türü ve biçiminin masumu korumayı gerektirdiği anlatılır. Masumun hakkının korunması, ilahi adaletin ya da toplumsal düzenin sağlanması adına suçlunun cezalandırılmasından önce gelir. Aynı misalin mümine dost olmaya da delil oluşturması, uhuvvetin aynı zamanda adalet anlayışının da önemli bir sonucu olduğunu göstermektedir. Bu sonuç esasen, adavetin zulüm olmasından da anlaşılır. Düşmanlığa yol açan tutumlar zulümse aksi de adalet demektir. Diğer deyişle adaletin zıddı zulümdür, adavetin yani düşmanlığın ise kendisi zulümdür.

İnsan zatı için değil sıfatı için sevilir. O halde önemli olan hangi kıymetli sıfatlara sahip olduğudur. Bir tane de olsa kıymetli ve olumlu sıfatı varsa; (ki mümin olması tek başına kıymetli bir sıfattır) diğer sıfatları nedeniyle zatına düşman olmak ve kin bağlamak, yanıp yıkılmasını istemek o sıfata haksızlıktır. Bir de, müminin cani sıfatları için dahi ona düşmanlık etmek doğru olmadığına göre aslında cani olmayan (suç niteliği taşımayan) ve fakat birilerince ya da genel olarak toplumca beğenilmeyen sıfatları nedeniyle ona düşmanlık etmek gerçekten zulümdür.

Müminin mümin kardeşinde gördüğü kötü bir sıfat sebebiyle ona düşmanlık yapması mümkün olmadığı gibi o kötü sıfattan kardeşinin kurtulması için lütufla ona yardımcı olmak gibi bir vazifesi de vardır. Esasen bir müminin böyle bir konuda kardeşine yardımcı olmaya çalışması, içinde manevi cennet lezzeti taşıyan bir Salih ameldir. Demek oluyor ki bir kardeşinin kötü bir sıfattan kurtulması için çaba gösteren bir mümin, aslında aynı zamanda kendi kalbinin gıdasıyla da ilgili bir iş yapmış olmaktadır.

Zulme teşebbüs etmek gibi zulmü arzu etmek de bir zulüm olabilir. Bir kişinin başka müminlere kin beslemeye yönelik düşüncesinin yanlış olduğunu anlaması tövbe ve nedamet etmenin başlangıcıdır.

Uhuvvet Risalesinin yazılma sebeplerinden biri; bu mektubu okuyan kişilerin kendi iç alemlerinde kardeşlik ve sevgi prensiplerine muhalif bir duyguya sahip olabileceklerini varsayıp, bu duyguyu teşhis ve tedavi etmelerini sağlamak aralarındaki kardeşliği kuvvetlendirmek ve ikaz içindir.

Aranızdaki uhuvvet hiç kaybolmasın… Kimse kardeşliği unutmasın…

Sonsuz selam ve sevgilerimle, haftaya kadar hoşça kalınız. ……29.7.2013

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.