Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

HESABI VERİLEMEYEN KONULAR-Tahsin AKDUMAN

16.06.2014
425
A+
A-

Biz geçmiş yıllarda ne kışlar yaşadık. Ne zemheriler gördük. Hiç kış bitmeyecek zannettik. Büyük topluluklar, kitleler bizi anlamadı. Yüzde üçler beşler iken şeytan umutsuzluk aşılasa da iman ve inancımızdan kopmadık, vazgeçmedik.

Bazıları bize gerici dedi. Aşağılayıcı tavırlarla baktı. Çoğunluk okulda, işte, sokakta, toplumda dışlayıcı tavırlar aldı. Bazen bu dünyada bu insanlarla nasıl yaşayacağız diye düşünürdük.

Yıllar sabır ve tevekkülle kimseyi kırmadan, yıkmadan, etrafa zarar vermeden geçti.  İnancı, imanı ve düşünceyi yaşama idi amaçlanan. Çünkü Necip Fazılın dediği gibi¸” Bu dava hor, bu dava garip, bu dava büyüktü.”  Bu dava asırlardır garip kalmıştı.

Benim için sabır ve tevekkül yılları yarım asır sürmüştür. Biz yakın geçmişi en dramatik şekilde yaşadık. Eğitim ve öğretim yılları İman, inanç ve sabır mücadelesi ile geçti. İş hayatında ikinci sınıf vatandaştık. Sahip olduklarımıza tevekkül ettik. Bunun yanında dışlama, aşağılama, sürgün vs. hep yaşadık.

Geçmişi unutmayacağız. Çünkü bugün kazanılanların değeri ancak o zaman değerlenir ve kıymeti bilinir.

Karşımızda olanların zihniyeti belli idi. Fakat aynı inancı paylaşanlara gelince durum biraz farklıydı. Bazılarımız geçmişte en ufak bir baskı karşısında oradan buradan çark ettiler. Zalimlere, azıcık bir baskı karşısında bazen payanda oldular, desteklediler. Onları da o zamanlar hoşgörü ile mazur gördük. Bazı inanç gurupları çeşitli siyasi baskılar ile bazen tamamen inancımıza ters kişileri bile desteklediler. Dedik ya savrulmalar oldu. Ben bunlara fazla önem vermedim. Veya kardeşlerimin bazı hatalarını görmezden geldim. Yakın tarihin en büyük zalimliği başörtüsü yasağının en acımasız baskıları altında kızlarımız inlerken içimizden bazıları çıkarıverin bu önemli değildir dediler. Mavi Marmara olayında masum yardım konvoyu saldırıya uğradığında bile düşmandan izin almak lazım dediler. 28 Şubatta kendi sivil müesseselerinden başörtülüleri önce sırf yalakalık olsun diye bazı kardeş bildiklerimiz kovmuşlardır. Başörtülülerle evlenmeyi bile yasaklamışlardır. Bunlara da o zamanlar ses çıkarmadık, çıkaramadık. Bunun gibi sayısız örnek verilebilir.

Hizmet müesseselerine kim olursa olsun davamızın erleri ve davamız diye, tasarruflarımızı, yardımlarımızı, fitremizi, zekâtımızı, kurbanımızı verdik.  Bunun için makbuz veya belge istemedik. Çünkü rızaların en mühimi Allah rızası için topladılar, istediler verdik. Hatta borç aldılar sonunda o alacakları dahi bağışladık, bağışlamak zorunda kaldık.  Bununla okullar, dershaneler, üniversiteler, gazeteler, dergiler, bankalar ticarethaneler kuruldu. Yurtdışında okullar, üniversiteler açıldı, malikâneler alındı. Bu paraların ve himmetlerin kimse hesabını sormadı. Çünkü Allah rızası için almışlardı. Kimsenin bu himmetleri verilen amaç dışında kullanılabileceğini düşünmedi.

Son on iki senedir hükümetin icraatı ile ekonomi, bayındırlık, sağlık, eğitim, dış politika, sosyal hizmetler ve daha birçok konuda yapılanlar bizim inanç değerlerimize göre Cumhuriyet döneminin çağ atlatan yatırımları değil midir?  Ekonomik olarak İMF nin borçlarının silinmesi ve tekrar borç dilenmemesi çığır değil mi? Bayındırlık alanında hızlı tren, bölünmüş yol, marmaray vs. çığır değil mi? Sağlık alanında bizi ABD nin örnek alması çığır değil mi? İsraile endeksli dış politikadan ayrı olarak bağımsız hareketimiz çığır değil mi? Sosyal hizmetlerde yoksullara uzatılan eller çığır değil mi? Eğitim konusunda liselilere uygulanan eşitsizliğin ortadan kaldırılması, meslek lisesi ve imam hatiplere öcü bakışın bitirilmesi hele hele milletimizin kardeşliğinin önündeki engel olan başörtüsü zulmünün bitmesi çığır değil mi? On iki senede hükümetin uyguladığı politikaların sonucu milletin tekrar kendine gelmesi ve uzlaşmanın sağlanarak kardeşliğin geliştirilmesi çığır değil mi? Yıllardır milletin içinde kendisi ile savaştığı bir kesimle hiç kimsenin cesaret edemediği barış çalışmalarının başlaması çığır değil mi? Başörtüsü olayının çözümü çığır değil mi?  Cumhurbaşkanını milletin seçmesi çığır değil mi? Bunlar yüz senenin en önemli olayları değil mi? Milletin en büyük sorunlarının halledilmesi çığır değil mi? Daha onlarca konu sayılabilir.

Ama hay hat hala bazı kalemler hükümeti desteklediğimiz için vebalde olduğumuzu dizimizi döveceğimizi yazabiliyorlar. Akıl tutulması yaşıyormuşuz. Altın nesillerini imha ediyormuşuz.  Kanunları hiçe sayıyorlarmış. Yalan ve iftira atıyormuşuz. Kanatsız uçulmazmış.

Ey büyük ve küçük kalemler. Kendinize gelin artık. Siz ne istediniz de bu millet ve hükümet vermedi ki? Hükümet yolsuzluk hırsızlık yapıyor demek, diyenlerle beraber olmak insafsızlık değil mi? Millet yardımlarını verirken burs diye, talebe diye, eğitim diye, zekat diye, fitre diye, kurban vesaire diye itimat ederek verdi. Başka yerlere bankaya, malikâneye veya başka yerlere harcadınız diye yolsuzluk var mı diye bir şey sordu mu? Esas bu milletin gözyaşları ile verdiği himmetlerin vebalini siz veremeyeceksiniz.   Bu millet bunların muhasebesini sorarsa toplanan yardımların hesabını nasıl vereceksiniz. Bazı şeyler yolsuzluk, hırsızlık derse ne yapacaksınız. Bunları masal zannetmeyin. Bu verilen himmetler artık beddualı ve haram hale geliyor.  Benim ve milletin verdiği paralar ile kurulan gazete hükümetin aleyhine, ABD, İsrail ağzı ve memleket içindeki müzmin muhaliflerle birlikte her şeyin tenkidini yapıyor. Hatta aka bile kara diyorlar. Geçen gün TV sinde bir zat hükümetin Ortadoğu politikasını eleştiriyordu. Mısır’da darbecilerle, Suriye’de zalimlerle beraber olmalıymışız. Bu zatların İsrail, ABD, AB ile ilişkileri bozuldu herhalde…

Eskilerin tabiri ile bir çuval inciri berbat ettiler. Ümmetin, milletin, ailenin arasına fitne soktular. Sizin ne işiniz vardı siyasetle. Her İslami hizmet gurubu gibi, eskiden olduğu gibi iman Kuran hizmeti idi yapmanız ve öğretmeniz gereken. Kadrolar o kadar farklılaştı ve çeşitlendi ki kontrol edemediniz. Hatta daha yukarıdaki yönetim kademesi de her şey değişirken değişime uğradı. Halislik kayboldu. Dünya nimetleri ve dolayısı ile siyaset girdi. Bazılarını da yabancı ülkelerde farkında olmadan kurt kaptı.  Kimse açıkça ülkesine ihanet etmez. Ama sonuçlara bakıldığında bu yapılanlar hükümetten öte ülkeye zarar veriyorsa, kimin işine yarıyorsa o işe alet olunmuş oluyor.  Bu da affedilemez.

Asırlardır bu millet ve ümmet ne ihanetler gördü. İhaneti yapanlar o anlarda doğru yaptıklarını zannediyordu. Bunun acısı seneler hatta asırlar sonra çıkmıştır. Bu millet kısaca anlatmaya çalıştıklarımı yanlış gördüğü için her türlü çabaya rağmen ferasetini göstererek seçimlerde tokadını göstermiştir. Bunlar masal da değil. Hazin gerçeklerdir.

Zamanımızda artık eskiden masal zannettiklerimiz gerçek olmuştur, olmaktadır. Ama göz kör olunca görmüyor. Hala masallarla avunanlar avunadursunlar. Tarihte çakılıp kalsınlar.

Esas en alt kademedeki halis dava erlerine yazık oluyor. Ama maalesef onları da ifsat edip kararsız hale getiriyorlar. Yukarıdakilerin müflis fikir ve siyasi oyunlarından alttaki halis kesimlerin kurtulması mümkün görünmüyor.

Tüm kardeşlerimiz için sırat-ı müstakim temenni ve dua ediyorum.

Sonsuz selam ve sevgilerimle, hoşça kalınız. ……16.6.2014

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.