Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

Sinan Gökdemir – Yaşanacak

06.02.2021
1.210
A+
A-

YAŞANACAK Sen yüzünü aya dönersen, ay karanlık olur der …

     YAŞANACAK
Sen yüzünü aya dönersen, ay karanlık olur der Mevlana. O kadar acı, o kadar veda yaşıyoruz ki, sanki aya yüzümüzü döndük. Karanlık sanki her yer diyorsun, bakıyorsun hayat devam ediyor. Bir nefes hayat, ne olacak deyip kederleri heybeye koyuyor, nefes almaya çalışıyorsun. Hayatın iki yüzü; gece ve gündüz, karanlık ve aydınlık devam ediyor. Yeniden sulamaya başlıyorsun umutlarını. Yeşersin istiyorsun. Umut ekip sulamaya devam ediyorsun. Hayatın bir sınav olduğu gerçeğini bir kez daha, bir kez daha yaşıyorsun. Ve bunun son nefese kadar böyle devam edeceğini bir kez daha, bir kez daha anlıyorsun.
Ne çok veda yaşadık. Ne çok hüzün yaşıyoruz. Ve gecenin en karanlık anında güneş yeniden doğuyor. Elini yüzünü yıkayıp, şükrederek giyiniyor, sobanın üstüne demliği koyuyor, fırına sıcak ekmek almaya gidiyorsun. Sabahın ilk ışıkları ile gökyüzüne bakıp derin bir nefes çekiyorsun yorgun ciğerlerine. Yaşıyorsun. Acıkıyorsun. Hala hayallerin taze. İstiyorsun. İsteklerin yaşına göre değişiyor. Bakıyorsun evin çatısına doğru. Baca tütüyor. Kediler birbirlerine serenad yapıyor. Sokak köpekleri çöp marketlerde rızık peşinde. Temizlik görevlileri tatlı cadı süpürgesi ile yere attığımız maskeleri süpürüyor. Fırında, simitçide telaş aynı. İşe gidenler tek tek görünmeye başlıyor. Durmuş’un kahvede, lokantalarda sessizlik. Yine gazete okuyamayacak, bulmaca çözemeyeceğiz. Eski hareketlilik hak götüre. Öğrenciler, çocuklar yok. Kış uykusuna yatmış hayat. Şimdi köşeden Foto Hüseyin ile eşi yayan olarak çıkar diyorsun. Oğlu ya da kızı çıkıyor. Bayrağı onlar taşıyor. Gün devam ediyor. Maskelerden dostlarını tanıyamıyorsun. Ne çok özlediğin dost varmış, anlıyorsun. Sesinden tanıyıp iki kelam ediyorsun. Hâlbuki konuşacak o kadar çok şey birikmiş ki. Ne çocukları, ne futbolu, ne siyaseti konuşamadan sağlıkla diyor ve kaçıyorsun dostlarından. Sonra bir bakıyorsun ki iki kelamı zar zor ettiğin dostların doyamadan, konuşamadan, veda edemeden çekip gitmişler. Onlarca yıl birbirine yaslandıkların beyaz atlara binip gitmişler. Hüseyin Abi yok, Erdem yok. Yaz boyu beraber olduğumuz Goca Kaptan yok. Hayatın çarkında ne olduğunu anlayamadan Erdem’den sonra abisi Eray kardeşim de bu kadar deyip gidivermiş. Yarım asırlık dükkân kapalı. O küçük berber dükkanına yarım asır neler sığdırdı kim bilir. Berber Dayım Necati’de bırakıp gitti bizleri. Hatta hiç kopamadığı dükkanını bırakıp gitti.
Derin bir nefes alıyor ve yaşamaya son nefese kadar devam diyorsun. Ve başlıyorsun umutlarını sulamaya. Nazım Hikmetin dediği gibi;
Yaşamak
Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Bir sincap gibi mesela,
Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
Yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
Yani o derecede, öylesine ki,
Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
Yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin,
Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
Hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Yaşamak, yani ağır bastığından.

Yani nasıl ve nerede olursak olalım,
Hiç ölmeyecekmiş gibi YAŞANACAK.

Yüzünüzden gülücükler, yüreğinizden sevgiler eksik olmasın. Sevgiyle kalın…
    Sinan Gökdemir

YORUMLAR

  1. Mustafa Birol KARAKAŞ dedi ki:

    Bu güzel yazıyı zevkle okudum. Okurken kendimi bir nebze Mengen de buldum. Belki de mengen hasretimi giderdim. Kalemine yüreğine beynine sağlık. İyi hafta sonları dilerim.

  2. turgut tabak dedi ki:

    Sahalara, daha doğrusu kaleye tekrar hoş geldin Sinan GÖKDEMİR dostum. Forman tertemiz duruyor, hiç yere düşmemişsin gibi…
    Ben de aşka gelip Nazım babadan birkaç mısra yazmak isterim:

    …meselâ denerken damarlarında bir serumu
    ölmek ayıp olur mu?

    Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
    yahut hiç sevmeseydi
    Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

    Şu iki mısra da benden sana gelsin Göbercin:

    Türkbeyli Meydanına kurmuş kazanı
    Biz severiz okuyanı, yazanı.

  3. Mustafa KILIÇ dedi ki:

    Sinan kardeşim / dostum, duygu yüklü güzel yazın için teşekkür ederim. Selamlar Sevgiler