Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mengen °C

(<)img src="https://placehold.it/120x600">
deneme kod arasında img'den önce ve en son (<)kapama işareti arasında boşluk olmayacak < img src="https://www.5banners.com/store/img/cms/00102.gif" >

DEMİR-Tahsin AKDUMAN

01.10.2013
381
A+
A-

Bu yazım 17.10 2010 tarihinde bu sütunlarda yayınlanmıştı. Seri halinde ilavelerle tekrar etmekte fayda görüyorum.

Burada anlattığım ve yazının başlığında Demir diye adlandırdığım ancak yazı içinde Dömüroğlan diyeceğim kahramandan bahsedeceğim.

Bir varmış bir yokmuş.

Masallar bir ders alınması, bilgi, hikmet ve görgü sahibi olunması içinmiş, her masalda, her hayalde ve hatta her şakada bir gerçek payı varmış.

Küçüklüğümde beni büyüten Naciye (1895-1968) ninem dizine oturtur bize bu ders verici masalları anlatırdı. Bazen sülalenin nereden gelip nerelere uzandığı bizlere anlatılmaya çalışılırdı. Biz keloğlanın maceralarını ondan dinlerdik. Bunlar bizim tanımakta olduğumuz hayata ne kadar benzerdi, ne kadar hayallerimizi doldururdu artık o bize kalmıştı. Burada şimdi biz bir serüven anlatacağız. Anlatılanların çoğu gerçek hayallerden olmuştur veya duymuşuzdur.

Evvel zamanda, bundan seneler evvel, çok eskiden Osmanlı döneminde Bolu Bakırlı Çanşa köyünde 1.7.1902 yılında bir oğlan çocuğu dünyaya gelmiş. Annesinin adı Safiye (DT-1.7.1882–ÖT-23.1.1916), babasının adı Emin (DT-1.7.1881—ÖT-25.1.1938) imiş. Safiye hanım Dodurga köyünden Necip Ustanın kızıymış. Tahsin (DT-1.7.1902—ÖT- 1960) adını koydukları çocuk annesinin bir tanesiymiş. Emin ağanın Bakırlı Köyü Kuru çay deresinde köyün üst tarafında bir değirmenleri varmış. O zamanlar bu dere şimdiki gibi kuru değil değirmen çevirecek kadar gürül gürül akarmış. Eskiden herkes ununu bu değirmenlerde öğütüp ekmek yaparmış. Derede mercan balıkları yaşar civar köylerde yaşayanlar bu mercan balıklarından diz ağrılarına sarıp giderir, mide ağrılarına ilaç diye canlı canlı yutarmış. Derenin boyundaki Bakırlı Çanşa, Yukarı Soku ve Aşağı Soku Köyleri bostan yapar ve Bolu Halkının sebze meyve ihtiyacını karşılarmış. Halk arasında bu köylerin adı anılınca “Bu köye damat ol yeter.” denirmiş.

Şimdilerde bu kuru derede bulunan bir eski değirmen eğreti kapısı hüzünle duruyor. Kuruçay Suyu 1960 larda belediye su şebekesine alınınca kurumuş, suyu cılızlaşmış. Bolu Belediyesinin mıcır ve asfalt şantiyesi, hayvan koruma evi, galericiler sitesi vs hepsi tarafından doldurulmuş. Tamamen Kuruçay olmuş.

Zaman geçmiş Bakırlı Çanşa’da Safiye hanımın oğlu Tahsin oğlu gelişmiş. Bu oğlanın 14 yaşında iken annesi Safiye vefat edivermiş ve iki çocuğu öksüz kalmış. Tahsin’in babası Emin de evi terk etmiş. Bunun üzerine oğlu ve kimsesi olmayan Dodurgalı Necip Usta çocukları himayesine ana evine almış. Çocuklar ilk mektebe gidip gelmeye başlamış. Ama oğlan çok yaramazmış. Her şeyini kırıp döküyor, diğer çocuklarla kavga ediyor ve üzerini paralıyormuş.  Dedesinin aldığı ayakkabıları da bir günde eskitiyormuş. Dede muallime gitmiş; “ Eti senin kemiği benim ne yaparsan yap, buna dömürden (demir) ayakkabı da olsa dayanmıyor.” demiş. Ondan sonra da herkese lakap takılan bu köyde oğlanın lakabı DÖMÜR Tasin kalmış. Dömür git, dömür gel… Demir oğlan yani bizim masaldaki dömür ayakkabılı Dömüroğlan okulunu güç bela tamamlayabilmiş. Daha sonraları sülaleye de DÖMÜRLER denilmiş.

Dömüroğlan ve kardeşi Halide (DT-17.4.1909) artık 1916 senesinden sonra annesinin babası yani dedesi Necip Usta ve hanımı, yani dömür oğlanın anneannesi Safiye ile yaşamaya başlamış. Dedesinin köyde pek tarlası yokmuş. Bir dönümlük bahçe ve iki dönümlük bir tarla, bir inek ancak varmış. Dömür oğlanı 17.7.1917 tarihinde Sarıcalar Köyünden Seyit ustanın ve Güllü hanımın kızı Sıddıka (DT-1.7.1899-ÖT-17.12.1984) ile evlendirmişler. Köyde bunlarla geçinip gitmeye gayret ederlerken dömür oğlan dört sene askere gidip gelmiş. Askerden sonra bir ara köyden Kadirlerin Rafet Eker ile yeni kurulan Ankara’ya gidip kazık içi bostanlarında, orman çiftliğinde çalışmışlar.

Dömür oğlan çalışmaya başlamış. Bir tek kör atla bir araba düzmüş. Bolu çarşısından topladığı köy ürünlerini (tereyağı, yoğurt, peynir, keş vs) Düzce ve Adapazarı’na at arabası ile götürüp satıyor. Gelirken de sıvı yağ şeker vs Bolu’ya getirip pazarda satıyor. Böylece epey para kazanmaya başlamış. Bu ara da Aliye (DT-1.11.1025), Safiye (DT-16.2.1929), Kazım (DT-25.2.1930), Fatma (DT-20.3.1932) adında dört çocukları olur. O zamanlar ziraat temel meslek ve epey de gözdedir. Fakat tarlaları yoktur. Kazandığı paralarla tarla alırlar işlerler.

O zamanlar para kimsede yoktur. Fakat Dömür oğlan ticaret ve ziraattan kazandığını biriktirir. Başkalarının lüzumsuz işleri ile meşgul olmaz. Kendi işlerine bakar. Tarla alır. 10-15 sene içinde köyde en fazla tarlası olan kişi olmuştur. İşleri büyütür, Bolu çarşı içinden de 1953 yılında iki bitişik arsa üzerinde bina olan mülkü alarak zenginleşir. Ağda caminin karşısında olan bu evlerin altında sobacı, kahvehane, berber esnafına kiraya vererek çalıştırır. Bu arada bu aldığı yerin karşısına da bir bakkal dükkânı açar ve çalıştırır. Bu arada bakkal dükkânına bazen gelen demiroğlanın küçük oğlu Kazım da ara sıra şekerleri atıştırır.

Bu arada dömüroğlan hanımı Sıddıka’nın, Sarıcalar köyünde babasının dul kalan eşi olan analığı Naciye hanımı Dodurga’ya eve yanına alır. Naciye nine ona sahibi olduğu biri 4, biri 6 dönümlük iki tarlasını bakmak şartı ile verir. Bu arsalardan birisini Sıddıka hanıma tapusu alınır. Ancak diğerini de Dömüroğlan alacakken evde olan bir tatsızlıktan almakta ihmal eder. Bu tarla daha sonra 2000 li yıllarda çok kıymetlenecek ve maalesef tapusu olmadığından ve Naciye ninenin de hiç varisi olmadığından Belediyenin yaptığı imar planında 18. Maddeye uğrayıp hazineye kalacaktır. Bugün yerinde 24 derslikli büyük bir ilkokul yapılmış olup çocuklar bahçesinde koşmaktadır.

Dömüroğlan büyük kızını Dodurga köyünden Koca Halil’in oğlu Memet’e ikinci kızını yine Dodurga Köyünden eden Kömüğün oğlu Hakkı’ya, üçüncü kızını da Bolu merkezde Borazanlar mahallesinden Fevzi’ye nikâhlar.

Demiroğlan 20.8.1960 tarihinde geçirdiği mide ülserinden vefat eder.

Değerli okurlar. Dömüroğlandan öğrendiğim; Geçmiş insanlara en büyük dersmiş. Tutumlu olan sıkıntı çekmezmiş. Çalışan demir ışıldarmış. Yoksulluk çekmeyen bolluğu bilmezmiş. Ak akçe kara gün içinmiş. Sakla samanı gelir zamanı imiş.

Büyüklerimizin zamanı ile kendimizi karşılaştırdığımızda ne büyük nimetlere sahip olduğumuzu anlayabiliriz.

Daha sonra dömür oğlan ve oğlu ile torununu inşallah devam ederiz.

Sonsuz selam ve sevgilerimle, hoşça kalınız…23.9.2013

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.